Pazartesi, Şubat 26

Hayat

 Kaç yıl olmuş yazalı buraya...

40 yaşını doldurmuş,

2 kere evlenmiş,

2 kere boşanmış, 2 çocuk annesi olan bir kadın olarak yazıyorum..


Who knew life would bring me here... 

Bakalım daha neler göstereceksin. Hala heyecanlıyım, hala hevesliyim.. bekliyorum!

Perşembe, Kasım 10

Saçları beklerken

Aylin hanım hızla büyüyor ve ben de onun hızına yetişmeye çalışırken buluyorum kendimi. Bu aralar anneanne ve dede buradalar ve biz de çok mutluyuz, Aylin onların yanında iyice şımarıyor ve güzel yemekler yiyor, bol bol oynuyor - kısacası onların tadını çıkarıyor. Aralık ve Ocak ayında olmayacaklar nasılsa..

Bugün 10Kasım ve biz Aylin Hanımı da alıp Anıtkabir ziyaretimizi gerçekleştirdik. Öyla kalabalık, öyle güzeldi ki.. İnsan böyle günlerde anlıyor bazı şeylerin hiç değişmediğini ve değiştirilemeyeceğini..

Dönemin yarısını bulduk. Öğrenciler mi daha hevesli, ben mi :)

Çarşamba, Eylül 28

Yeni hayata alışma çalışmaları

Anne olduktan, tam zamanlı işe başladıktan ve de akademik olarak yeni bir şeyler üretme hevesi içimi kaplamış olarak ilk defa buraya yazıyorum..

Heves var, iş başladı ve öğrenciler var, e tabi bir de evdeki diş çıkarmaya çalışan ve de yürümek için deli olan masum küçük canavar var ama ben bir yandan hepsini idare etmeye çalışıyorum ama sanki hiçbir şeye yetmiyormuşum, yetemiyormuşum gibi bir his kaplıyor içimi.. Zor ve sıkıntılı bir his bu. Bu his kalıcı olmasın istiyorum..

Çalışan anne olmak zor. Çalışırken ve bebek büyütürken zaten bir de üstüne bir şeyler yapmayı istemek daha da zor. Akşama makaleler ile oturup doğru düzgün bir şey okuyamadan kalkıp yatıyorum genelde, gece 3-4 sefer uyanmalarımıza anca böyle gücüm yetiyor. ya da okuyorum, hatta ben de benzer bir şeyler tasarlayayım diyorum ama o tasarım aşamasında kayboluyorum.

Bakalım umuyorum ki şu dişleri biraz toparladıktan sonra minik Aylin Hanım eskisi gibi iyi uyumaya başlar da ben de biraz daha akademik bir insan olabilirim.. 9 aya yaklaşıyoruz, bakalım insanların dediği gibi 1 yaş bir sınır mı?

Pazartesi, Mayıs 2

2016

Bu yıl blog konusunda çok randımanlı geçmedi. Ama 2016 şimdiden benim için çok özel bir yıl oldu. Kızımızla tanıştık. Doçent oldum. İş ve projeler son hız devam ediyor. Yaz geliyor - daha ne isteyim :))

En çok eksikliğini hissettiğim şey ise Dedem. Bazen Bilkent'e İncek yolundan gelirken Beytepe'nin oralarda bir tepeye gelince uzaktan Mesa görünüyor. Ve özellikle de o anda dank ediyor ki ben artık Mesa'ya hiç gitmiyorum. Telefonum hiç BaneDede diye çalmıyor.

Hayat çok garip - öyle yoğunum ki bir yandan en doğrusu bu oldu yoksa Dedem çok yalnız kalacaktı diye düşünüyorum. ama bir yandan da onun Aylin ile tanışamamış olmaması içimde bir sızı.

işte böyle. günler geçiyor.. 

Pazartesi, Kasım 9

Son

Son hafta
Son listeler - ohhh
Son temizlik
Son hazırlıklar....

Hem heyecan var hem de hüzün. Yolumuz açık olsun...

Salı, Temmuz 14

Yekta Bey'in ardından...

Yıldız Dedemin ardından çok güzel bir yazı yazmıştım... Hala arada açıp okuyorum gözlerim buğulanarak..


Geçen hafta - 4 Temmuz akşamı - Yekta Dedemi kaybettik. Onun arkasından yazacak çok şey var aslında ama oturup yazmak içimden gelmiyor. Yekta Bey benim dedemdi - ama onun dışında da hayattaki en iyi anlaştığım en yakın arkadaşım diyebileceğim insanlardan biriydi.

Dedesiyle bayramdan bayrama ya da ayda bir falan konuşan ve onu huysuz bir yaşlı olarak gören biri bu yazdığımı anlayamadan okuyacak ve aralarında 60 yaş olan 2 insanın nasıl çok yakın arkadaş olabileceklerini hiçbir zaman bilemeyecektir.

Her gün telefonla konuştuğum, her şeyi paylaşabildiğim ve koşu yarışında beni tek geçebilen insan olan Yekta Bey, sen benim bir nevi ruh eşimdin. Evet belki bana göre çok daha aksi ve köşeliydin ama o köşeler bana hiç batmadı- tersine hep hoşuma gitti ve bence sana herkesin de takdir ettiği bir karakter kattı.

Birlikte 32 yılımız oldu. Çoğu neredeyse her gün görüşüp konuşarak. Son günlerin dışında birlikte geçen her günümüz, seni tanıdığım ve de üstüne dedem olduğun için çok şanslıyım ve mutluyum.

Her zaman kafamın ve kalbimin köşesinde bir Yekta Bey olarak kalacaksın. O atmaya kıyamadığın ıvır zıvır bir çok minik eşyan ile birlikte...

Pazartesi, Haziran 29

Yine Ankara'da yaz..

Bazı acımasız okuyucular sıkıcı bulsalar da aslında hayatım çok renkli ve hızlı bir şekilde akıp gidiyor ama maalesef buraya yazacak zamanı veya motivasyonu bulmakta zorlanıyorum.. Bakalım yaz geldi - belki daha hevesli olurum.

O en son resmini eklediğim ananasların 2si de çürüdü. Ben de bir daha deneyecek motivasyonu bulamadım. Ama şu anda 2 tane mango ağacım var - yani üretim son hız devam. Resimlerini çekip buraya ekleyeyim bir ara..

Bu yaz kısa bir tatil yaptım aslında. Bodrum'u en sevdiğim halinde gördüm 10 gün boyunca, dinlendim, yüzdüm, her yerde rahatça gezdik.. Okullar bile kapanmamıştı ve her yer huzurluydu. Herhalde ağustos sonuna kadar da bir daha gitmeyiz - bilmiyorum.. Geçen yaz babanım ameliyatı ve babaannemin vefatı nedeniyle Ankara'da kalmıştık. Bu yaz da dedemin sağlığı iyice kötüledi ve durumu ağırlaştı diye yine burdayız.. Umarım daha iyi olur, daha iyi hisseder. Onu bu halde görmek bize sadece acı veriyor maalesef.

Ankara'da olmanın iyi yanları da var tabi. Bir kere iş açısından çok verimli bir yaz geçiriyorum. 5 makaleyi bitirdik, 2sinden de kabul aldık. Rekora doğru koşuyoruz :) TUBITAK projemizi sonlandırdık, raporumuzu tamamladık ve teslim ettik. Diğer 2 projem üzerinde çalışmaya bol bol zamanım olacak ve umuyorum ki Nisan ayında gireceğim Doçentlik sınavı için de güzel bir çalışma altyapısı oluşturabileceğim Ankara'nın bu soğuk yazında.

Önemli değişiklikler ve beklentilerle dolu bir Temmuz ve Ağustos ayı beni bekliyor. Spor konusunda da minik hedeflerim var. Sistemli bir şekilde çalışmayı hedefliyorum. Umuyorum ve tahmin ediyorum ki ben yaz tatilini artık seneye yapacağım.

Herkese iyi tatiller, ve de güzel ve verimli bir yaz diliyorum.