Pazar, Eylül 28

Blindness

Yine ders calismam gerekiyor ya, gereksiz isler pesindeyim tabi ki..

Ben universitedeyken Blindness diye bir kitap okumustum, tesadufen karsima cikmisti bu kitap Bilkent kutuphanesinde. Sindi eger Bilkent Kutuphanesine gitmisseniz bir seyin tesadufen karsiniza cikmasinin tamamen bir tesaduf, hem de ne bicim bir tesaduf oldugunu anlamissinizdir.. Gitmeyenler icin de soyle soyliyim, yolde lensini yere dusurup bulmak gibi bir tesaduf bu.

Neyse, kitap Jose Saramago tarafindan yazilmisti ve de Nobel edebiyat odulunu almisti. Konusu bana cok degisik gelmisti. Hatta baslarinda epey korkarak okumustum. Korluk bulasici bir hastalik olarak yayiliyordu ve de insanlar toplama kamplarinda karantinaya aliniyordu. Hikaye de bir sekilde bu hastaliga yakalanmayan, ama kocasini yalniz birakmamak icin onunla toplama kampina giden bir kadinin "gozunden" anlatiliyordu. Cok ilgincti - cunku orda gorebilen tek insan bizim bas kahramanimizdi..

Bu sonbahar film sinemalara geliyor. Gecen hafta sinemadayken fragmanini izledim ve de oh be, guzel bir film iste dedim. Tabi bas rolde Julianne Moore gibi mukemmel bir kadinin oynamasi da bu konuda etkili oldu. The Women adli o igrenc filme gitmistik ve de Meg Ryan'in kendinin nasil perisan ettigini izlemistik maalesef - gitmediyseniz daha, gitmeyin, sacma sapan bir film..

Her neyse, iste Blindness'in ilginc fragmani. Bu filmi sabirsizlikla bekliyorum.. Gerci kesin benim yeterlilik sinavimin oldugu haftasonu gelir ya, napalim :)

Taze fasulye


Sirro ve Memi gitti ve evim bombos. Esyalarimin da bazilarini sattigim icin de epeyce bosaldi evim - ama bu hali de cok hosuma gitti, bos salonuma bakip duruyorum, sanki yeni bir eve tasinmis gibi!

Sirro gitmeden onceki aksam hadi gel su fasulyeyi pisirelim demistim. Icine bir avuc yarma bugday attik - cok cok guzel oldu. Kalanini da dun aksam yedim. Simdi kim yemek yapicak bana?..

Cuma, Eylül 26

yardim parasi toplama yontemleri

Bizim okulda gecen gun cok ilginc bir aktivite yapildi. Yardim toplamak icin degisik bir sey yapmak isteyen bolumumuz 2 gunde 3 bin dolara yakin para topladi, ama cok da ilginc yontemler kullanarak.


Bu yontemlerden biri "pie in the face"di. Insanlar anonim bir sekilde aday gosterildi, ve sonunda Toplam 10 aday oldu. Herkes icin para toplandi, ve de kovasinda en cok para toplanan aday yuzune mandalina'li turtayi yedi. Pastayi bolum baskanlarindan bir yedi, ve de pasta yapistirme serefi de dekana verildi..

Sonraki aktivite de dunking booth'du, yani suya dusurme havuzu. Insanlar bir dolara baseball toplari attilar ve de onceden aday gosterilen insanlari havuza dusurduler. Suya dusurulenler arasinda dekanlar, bolum baskanlari falan bulunuyordu. Ogrenciler, calisanlar herkes siraya girdi ve tum gucleri ile toplari attilar. Dusunuyorum da, boyle bir sey Turkiye'de asla olamazdi herhalde.. Ne patron kabul ederdi, ne kimse korkusundan siraya girip hirsla dekani suya dusurmeye calisirdi.. Bu ulkedeki dusuk guc araligi (Hofstede"nin power distance kavrami) cok hosuma gidiyor..


Salı, Eylül 23

sac kesimi


Uzun sacli olmak keyifli bir sey. saclarinla yapabilecegin o kadar cok sey oluyor ki - sirf o cesitililik icin saclari uzun tutmaya deger. Bir de kadinsi bir sey uzun saclara sahip olmak, romantik bir sey.. Ama bir yandan da zor ve zaman alici. Ben saclarina cok vakit ayiran biri degilim, ama yine de dustan sonra epey bir vaktim gidiyor. Bir yandan dokuluyorlar, ve de dokulunce de boyle yerde 45 cm falan uzunlugunda sac parcalari oluyor.. Kestirmek cok ozgurluk verici olsa gibi utopik duygular hissediyorum bazen..

2 yil once falan sacimi kulak hizzasinda kestirmistim ve de pisman olmasam da hemen uzatmaya basladim. 2 yilda yeniden kestirdigim zamanki uzunluguna ulasti sacim, sansliyim, cabuk uzuyor.. Ama bir yandan da o kisa halinin cocuksulugunu ozlemiyor degilim..

Su Victoria Beckham'in yeni sac kesiminde gozum var. Cok begendim bu kesimi, ve de uzarkenki o toplanmayan kontrol edilemeyen ara boy olmasa gider boyle kestirirdim saclarimi. Beni bu ara boylari dusunme mahvetti...

Resimler sylefrizz.com'dan alinmistir.

Biletci


Bugun iste benden bilet tasarlamami istediler - boyutlarinin kredi karti veya kartvizit falan gibi olmasi gerekiyordu.. Ben de bunlari yaptim.

Pazartesi, Eylül 22

latince deyimler

Bazen bir makale okudugumda sinir oluyorum icindeki latin kelimeler ve deyimlere.. Sanki herkesin bilmesi lazimmmis gibi. yani tamam vice versa'yi bilir herkes, cok kullanilan bir sey - ama bazen oyle sacma sapan seyler yaziyorlar ki - e bu ne simdi diye kaliveriyorum..

Daha dogrusu kaliveriyordum!

Vikipedia'nin latince deyimler sozlugunu bulana dek. Ben kelime koklerini falan cok sevdigim icin benim icin uzun uzun vakit gecirilebilecek bir yer. Ilgilenenlere tavsiye edilir.

Pazar, Eylül 21

Yard Sale


Sevgili Memi ve Sirro maalesef 3 gun sonra ulkeyi terk edip Avusturya'ya tasiniyorlar.. Gerci 2 ay sonra ben de Bruksel'e tasiniyorum ve artik avrupa'da devam edecegiz maceralarimiza - ama yine de icim buruk..

Su anda benimle kaliyorlar, ve de son kalan esyalarini da burda elden cikariyorlar.. Dun basladik satislara. Bu arada ben de onlardan aldigim sevk ile evimi bosaltmaya ve esyalarimi satmaya basladim. Iste minik dukkanimizin bir resmi. Herkese iyi pazarlar...

NY gezimizden manzaralar...









Yazacak cok da bir sey yok. new york New York zaten - 3. gidisim bu. Yarin olsa yine giderim, gezilmesi en keyifli sehirlerden biri herhalde..

Ben en cok guney taraflarini seviyorum Manhattan adasinin, Soho, Tribeca, Greenwich Village - Spring Street, Bleeker ST, Prince, Green falan derken sokak sokak gezilmesi gereken yerler. Cok guzel dukkanlar, cafeler - NY'da yasasam haftasonlari gelecegim yerler hep.



Bir de ilk defa Brooklyn koprusunu gectim. Keyifliydi, Manhattan dunyadaki en ilginc ada!

Iste kamerama takilan anlar..

Cuma, Eylül 19

hadi gel koyumuze geri donelim...

NY gezimiz bitti.. kisaciktik, o kadar cok sey gormeye calistik ki - bittik bittik.. bacaklarim, ayaklarim her yerim agriyor, ama cok keyifli 2,5 gun gecirdik!
NY oyle buyuk, oyle hizli bir yer ki - insan bir yandan orda yasamak istiyor, bir yandan da aman bu ne ya cekilmez diye kacasi geliyor..

Neyse, biz koyumuze donduk - hayatimiza devam ediyoruz...

Pazartesi, Eylül 15

3. yil

Blogumun 3. yas gunu yaklasiyor.. Ayin 16sinda 3 yildir yaziyor olacagim! Ama o sirada New York sokaklarini alt ust ediyor olacagim icin o gun yazamayacagim..

Simdiden kutlu olsun! Beni blog yazmaya heveslendiren, bir zamanlar dunyanin en guzel bloguna sahip olan ama maalesef artik yazmayan aslimilk'e de selamlar ediyorum...

Cumartesi, Eylül 13

kayisi yumurta

Bu aralar en buyuk derdim kayisi yumurta yapamamakti.. Kac kere denedim, zaman tuttum falan ama hep cok pisiyordu. Taa ki bu sabah o mukemmel kivami yakalayincaya kadar. Kaynadiktan sonra 1 dakika bekletince kayisi kivaminda oluyor yumurta, benden soylemesi..

Buyuk ihtimalle anneme sorsam bana bunu soylerdi, ama deneme yanilma yontemiyle kesfetmenin de ayri bir zevki oluyor...

Perşembe, Eylül 11

dogum yuruyusu

Bugun cok ilginc bir sey gordum. Her zamanki 1 saatlik oglen yuruyusumuzdeyken hamile bir kadin gorduk, yaninda 4 kisi daha vardi ve garip garip yuruyordu.. Yanindan yururken bize dogum surecim basladi, su anda doktorlar genislemem icin beni asagi yurumeye gonderdiler, dedi.. biraz kadincagiza moral verdik..

Ben bir yandan bir garip oldum tabi ki - boyle dogumla falan ilgili seyler beni bir tuhaf hissettiriyor.. bu arada bizimle yuruyen kadinlardan biri de hamileydi, e o da biraz tedirgin oldu.. Hic hayatimda boyle bir sey gormemistim - kadin 15 dakika falan yuruyup sonra geri yukari ciktik.. Umarim problemsiz bir dogum olur ve bir an once bebegine kavusur..

Cok sinirliyim, bu kadar yakin ama bir turlu cikmiyor diyordu giderken... biz de gulerek arkasindan baktik.

Çarşamba, Eylül 10

masumiyet muzesi


Orhan Pamuk en sevdigim yazar falan degil kesinlikle, ama kitaplarini okumayi da seviyorum.. Uzun cumleler, bitmez tukenmez tasvirler bazen insani yorsa da konular ilgimi cekiyor. Tutunamayanlardan sonra beni hayatta en cok roman Kara Kitap'tir herhalde, ama cok da sevdim.. Hem aglarim hem okurum seklinde 2 gunde falan bitirmistim yani, o zamanlar sevgilim icerde tez yaziyordu.. ahh onlar ne guzel gunlerdi

Simdi ben tez yaziyorum ve tezim icin okumam gereken seyler disinda pek bir sey okumaya vaktim yok. O yuzden bir yanim okumak istiyor masumiyet muzesini, ama bir yandan takilip kalmak istemiyorum - malum en uzun romani Pamuk'un, sanirim 600 sayfaya yakin.
Sabah gazetesi ilk iki bolumunu yayinlamisti, ama internetten okuyamamistim. ama ileri derecedeki internet arastirmasi tekniklerim ile ulastim. Hayirsever bir arkadasimiz sadece bu kitapla ilgili bir blog tutuyor, iste burdan bakabilirsiniz!

Bakalim ne zaman firsat bulucam ve de kitabi bulucam da okuyacagim..

Pazar, Eylül 7

ne tesaduf!

Cok komik bir sey fark ettim simdi. genelde pazarlari blog trafigi pek yogun olmuyor, herhalde herkesin yapacak bir cok isi oldugundan.. Ama bu pazar benim blog trafigim ilginc bir sekilde yuksek. neden diye girip bir bakayim dedim, ve hemen yuzumde bir gulumseme beliriverdi..

Megersem dugun elbiseleri diyerek cok fena bir sey yapmisim ben, elbise bulmaya calisirken benim bloguma dusenlerden simdiden ozur dilerim..

Ama BCBG cok guzel bir marka, eger yasadiginiz yerde bu magaza varsa mutlaka dugun elbisesi bulabilirsiniz, hadi bu da benden bir kiyak olsun ;) (Bana sponsorluk falan vermediler, maalesef, sirf sevgimden butun hepsi!)

Annemlere fikir yardimi..




Ev doseme konusunda cok farkli fikirlere sahip annem ve babam icin biraz internet arastirmasi yaptim.. Guzel seyler buldum. Benim aradigim kanepe rengi ve yastiklardi. Koyu bej, krem, ve lacivertti aradigimiz renkler. bunlari buldum, fena da degiller...

* resimler domino dergisinin resim galerisinden alinmistir...

Cuma, Eylül 5

Yaz dugun sezonudur.. Elbiseler neredendir?..

Bu aralar gazetelerde hep dugun resimleri. Pek guzel, bakmasi pek keyifli... Ben de dugunumun yazin olmasi icin ozellikle o tarihe gun aldim bir yil onceden - ki bazi haftasonlari daha bir yil onceden alinmisti falan filan... Yaz mevsimine sevgisinden cocugunun adini bile yaz koymayi dusunen bir insan icin epey tutarliyim bence!

Bana ilginc gelen bu dugun-davetlerde kadinlarin giydikleri.. Yani millletin ne kadar cok gece elbisesi var! Sirf sosyetiklerden de bahsetmiyorum ayrica, facebook'dan takip ettigim kadariyla durum ayni. Dugunlere giden insanlara bakiyorum, bir elbiseyi ikinci bir kere de giymiyorlar..

Bizim bir arkadasimiz cok akillica bir sey yapmisti, yurt disina ciktiginda indirimden elbiseleri toplamis, dugunlerde suzum suzum suzulmustu.. Eminim hala genis bir zulasi vardir :)

iste bcbg'nin bu yilki katologundan bir elbise..

Amerika'dan kesin olarak tasinmadan yapilacaklar listesindeki maddelerimden biri de bu. Burdan tasinmadan burdaki indirmler ve bcbg gibi magazalarin urunlerinden faydalanmak - ozellikle de avrupa ve turkiye'de ayni mallara 3 kati para vermeye mecbur kalmadan once.. Gitmeden once uzun kisa doldurucam elbiseleri, boylece bir nisan, dugun, toplanti her ne ise gidilecek yer - hazirlanip cikivericem..

Perşembe, Eylül 4

listelerle yasamak..

Bu aralar hayatimi listeler yonetiyor.. Ofis listem ayri, ev listem ayri - normalde evde yapmam gerekenleri ofiste yapmak icin hazirladigim listem ayri..

ajandamdan, minik defterlerden, post-it kagitlardan hep listeler cikiyor.. Uzerleri ciziliyor, yenileri ekleniyor, listeler temize cekiliyor.. Haftada birkac kere yenileniyor listeler..

Gecen gun bir kose yazari bu yazin en iyileri listesini yayinlamisti. Bunlar da benim bu aralar en cok yaptigim aktivitelerin listesi:

1. Ders calisma/kitap okuma:
maalesef istemeden de olsa elim mahkum yapiyorum.. Tez taslagim benden hocalara, hocalardan geri bana, benden onlara gidip geliyor.. Arada toplantilar, epostalar derken yapilacaklar azalacagina artiyor.. Sunu da ekle, bu yazar da faydali olabilir, bu ay bir makale okudum, bundan da bir seyler katabilirsin derken bizim tez uzadikca uzuyor..

Tez hocamla her hafta toplanim var, ama bir de buna diger hocalarin da nerdeyse her hafta toplanti yapma ya da benden bir sey isteme ozelliklerini ekleyince gunlerim isten okula, okuldan ise yokus yukari-asagi geciyor.. Bakalim, sonumuz hayrola diyorum..

2)sushi yeme:
ne alaka demeyin, tez yazmaktan sonra en cok yaptigim aktivite de bu :)
Evde az yemek yaptigimdan, az mi - tamam kabul ediyorum - nerdeyse hic, disarda yemek yiyen bir yapim var. E sushi de en sevdigim seylerden biri olunca aksam ne yiyelim sorusunun cevabi genelde sushi oluyor.. Arada sevgili arkadaslarim Sirro ve Memi beni yemege cagirmasalar herhalde sadece sushi yiyor olurdum.. Biraz cesitlendirmek lazim galiba.. hmm, ne yesem ki...

3)spor yapma:
yine eski tempoma kavusamasam da, cunku sevgili spor arkadasim Emre (!) beni terk etti ve turkiye'ye kesin donus yapti, yeniden spora basladim.. Tamam eskisi kadar abartili bir sekilde degil, ama oglenleri iste yine 3 kere 13 kat in cik ve de 3 mil yurume yapiyoruz... Gucum olursa aksam bir de eve gelince spora gidiyorum.. Spor yapmak cok keyifli - hem saglikli hissediyorsun, hem kilo veriyorsun ve vucudun sekle giriyor, hem de daha enerjik oluyorsun, rahat uyuyup uyaniyorsun.. Yapanlari tebrik ederim, yapmayanlara siddetle tavsiye ederim! Isleyen demir isildar.

4)Turk dizileri
kabul ediyorum, bazilari sacma hatta o kadar ki bazen komik - absurd bile, ama yine de vaz gecemiyorum.. Fakat zaman kitligindan dizi izleme tekniklerimi epey gelistirdim. normalde 90 dakika olan bir dizi benim icin 25 dakikada falan bitiyor. Bir de genelde bulasik yikarken, saclarimi kurularken ya da utu yaparken kulakliklarimi takip dizileri izliyorum. Cok feci multi-tasking bir insanim!

5) evde mum yakma
Gercekten. bu kadar basit.. eskiden pek oyle muma falan merakli degildim. ev kokularina hep merakliydim, kabul, evimde - nerdeyse her odada o elektirikli eve guzel koku yayan minik aletlerden var. Ama bir de soyali mumlar var ki cok acayipler, hic gormediyseniz mutlaka alin ve kullanin. Cok cesitli kokulari var ve de eve cok hos bir koku veriyorlar.. Hem ders calisirken masanin kosesinde bir mum yakmak acayip de romantik oluyor - sonuk hayatima biraz romantizm katiyorum (en azindan sevgilimle kavusana dek)

Yeterlilik sinavi ve tez golgesinde bir hayat ancak bu kadar renkli oluyor - napalim :) Siz beni bir de aralik'tan sonra gorun..

Salı, Eylül 2

avrupali olmak

Bu aralar cok avrupa tarihi ve avrupa birligi ile ilgili kitaplar okuyorum.. Kendime biraz fazla abartili hedefler koysam da, 2 gunde 680 sayfalik iki kitap bitirmek gibi imkansiza yakin hedefler, en azindan yavas yavas okuma listem azaliyor...

Okudugum makalelerin biri cok ilginc.. Milattan once 4. yuzyilda yasamis Yunanli (Atinali)bilgin, Iscorates'in avrupali olmakla ilgili gorusleri bugunkinden cok farkli.. Onun icin avrupali olmak yunanli, hatta atinali olmak.

Ama bir yandan da ekliyor:
"Our city has left all other men so far behind in the field of intelligence and speech, that her pupils have become the teachers of others and she made the name of Greeks refer no more to birth but to culture, and one gives the name of Greeks to those who share our education, more than our origin" (Panegyricus, p. 50)

Dusunuyorum da, bazen kiziyorum yunanlilara kendilerini boyle medeniyetin besigi gibi gormelerinden dolayi.. Ama bu yazildiginda tarih milattan once 4. yuzyil ve de bu tek kaynak degil bu fikri anlatan.. milattan once 7. yuzyil'da yazilmis yazilar da var bu konulari isleyen.

Adamlara hak vermeden edemiyorum, diger herkes o tarihte neler yapiyordu - merak ediyorum....