Pazartesi, Nisan 27

Izmir yollari gorundu

Bu haftasonu 1 mayis tatilinden de faydalanip Izmir'e gidecegiz.. Simdiden o kadar heyecanlaniyorum ki ders mers hak getire. Bir an once kendime gelip calismaya baslamam lazim. Cok az kaldi, cok az....

Cuma, Nisan 24

Laleler


Dun aksam zarif bir arkadasimiz sayesinde bizim de evimize bahar geldi. Hollanda'ya lale bahcelerini gormeye gidecek zaman olacak mi bilmiyorum bu yogunlukta, ama gidemesek bile evdeki bu guzellerle yetiniriz biz de.

Perşembe, Nisan 23

kedimizle gezmelerdeyiz

Bugun ilk defa meloshu disari cikarttik. Havalar cok guzel bu aralar, ve soyle cimlerde bir dolassin istedik. Ilk basta korksa da, sonradan hemen alisti ve merakli merakli gezmeye basladi. Ama maalesef hep calilarin arasina girmeye calistigi icin gezimiz 10 dakika falan surebildi. Bakalim bir dahaki sefere ne yapacak..

Ben tasma ile kedi gezdirmeye cok aliskin bir insanim. Kedi gezdiren baska insanlar da gordum. Ama genel olarak kedinin tasmayla gezmesine daha alismamis kamuoyu. bizi goren insanlar, le chat, le chat diye elleriyle bizi gosteriyorlardi. Anaaa kedi demenin fransizcasi yani. Ama bu bakislar, le chat lar bizi korkutamaz, kedosumuzu gezdirmeye devam edecegiz...

Bizim buralara bahar geldi, her yer pek bir guzel...

Bugun bayram...

23 nisan anilarimi dusunuyorum. Ilk anim hayal kirikligi. Kucukken hic anlamazdim, neden ramazan ve kurban bayraminda ailece bayramlasip bayram parasi alirken 23 nisan'da avcumuzu kokladigimizi. O kadar da hatirlatmamiza ragmen - bugun cocuk bayrami diye, bayram harcligi alinacak bir bayram degildi. Sonra ilk okulda eve misafir cocuk almak istemistim, annemlere soylemismiydim hatirlamiyorum bile, ama biz hic misafir cocuk almamistik eve. Evine misafir cocuk alanlara hep ozenmistim.

Sonra komik bir olay olmustu. ilk okul 4 veya 5. siniftaydim. Bu yil bizim okula Estonya'dan ogrenci gelecek dediler. Estonya'nin yerine bakmistik haritadan hemen. Sonra ogretmenlere sormustuk: Estonyali nasil bir sey? Onlar da Holladali gibi, sarisin, mavi gozlu, uzun boylu demislerdi. Yani bizden farkli. Hepimiz acayip heyecanlanmistik. Sarisin sarisin guzel kizlarin, oglenlarin gelisini merakla beklemistik. Ve o gun geldiginde hepimizin agzi acik kalmisti. Gelenler sarisin falan degildi. Yani belki bir iki sarisin vardi iclerinde, hatirlamiyorum bile; ama 15 kisi geldiyse 12si siyah, kilolu kiz ve oglanlardi. Hayal kirikligimizi anlatamam. Siyah olduklari icin degil, ama sarisin uzun boylu insanlar gorme hayallerimizin boylesine yikildigi icin. Estonya'da cok koloni ulkesinden insan yasarmis meger, o zaman biz ne bilelim somurgecilik, koloni. Biz daha ronesans ve reform'a bile daha gelmemistik.

Sonra bir baska 23 nisan anim da 23 nisan torenlerinden. Bizim okuldan iki takim torene katilmisti. Bir takim elinde iki uzun mavi kurdele. Digeri de cemberdi sanisim. Ben kurdeleli takimdaydim, ordan hatirliyorum. Hepimizin olculeri alinmisti, kiyafetler dikilmisti, derslere girmiyor, butun gun torendeki gosteriye hazirlaniyorduk. Keyfimiz cok yerindeydi! Ilk basta okulun spor salonunda ve bahcede hazirlanirken daha sonra stadyum'daki hazirliklara katilmaya basladik. O calismalarda bir gun ilk okul 1'den sinif arkadaslarimla karsilastim. (Ben ilk okul 1'i yukseliste okudum, TED'e girisim ilkokul 2'den). Oyle guzel gecmisti ki o gunler, eski arkadaslarimi bulmustum... Toren gunu televizyon'a bile cikmisim sanirim, stadyum'daki gecit sirasinda. Bizim sansimiza hava sicak ve gunesliydi, susuzluktan yorulmustuk.

23 Nisan ulusal egemenlik ve cocuk bayrami. Imparatorluktan cumhuriyet'e gecisin ilk adimi, ankara'nin o bombos sokaklarinda ilk meclisin kurulmasi. Idareyi halki sececegi insanlara devretme. Atamizi bir kez daha aniyoruz bugun. Bu kadar ileri gorsulu bir insan oldugu, boylesine onemli isler yaptigi, ve bu gunu de bu milletin cocuklarina hediye ettigi icin. Atam, seni her gun her gun rahmetle aniyoruz...

Pazartesi, Nisan 20

asagidan gelen saz sesi

Bugunu evde gecirdim. Bir gorusmem vardi, ama hastaligim hala devam ettigi icin iptal ettim. simdi disari ciksam yine tam iyilesemeyecektim ve soguk alginligi beni surum surum surundurecekti. bugun evde yapilmasi gereken isleri yaptim, gorusmelerimi yazdim. Gecen hafta ile birlikte gorusme hasilatim toplam 15 oldu. bu hafta da 5 gorusmem var. Artadabilir - artmasi lazim. Ama artik ayni seyleri duymaya basladim hep, ki bu iyiye isaret. demek ki tokluk noktasina ulasiyoruz.. Yarin yine kendimi sokaklara aticam, degisik yerlerde gorusmelerim var. bir de yarin sonunda yasama izni kartimi alicam. Baya heyecanliyim, vize derdi ortadan kalkmak uzere!

Bu aralar beni en cok sinir eden iki kelime ergenekon ve acilim. Ergenekon artik kontrolden cikmis bir sekilde sacmaliyor. Yani bu sacma sapan fikri ilk basta ortaya atanlar bile artik anlayamiorlardir olup biteni. Zaten isin sonu belli, ulkedeki butun faili mechul cinayetler, butun suclar ergenekon'a baglanacak. Bir de hukumetin bu kadar icinde olmasi, utanmadan, iyice cirkinlestiriyor olayi. Gecen hafta egitim bakani aciklama yapti, bunlarin birinci adami falan filan diye, bir iki kisi sordu siz nerde biliyorsunuz, alooo? Cevap yok, konu kapandi. Icimiz daraldi.

ikinci buzz kelimemiz de acilim. bu kelimeye sinir oluyorum. Maalesef burda da kullanan cok bu kelimeyi. Gorusmelerde kullananlar oluyor, ya siz bu kelimeyi nerden ogrendiiz, bunu da ogrenmeyin diyesim geliyor. Belli ki turk medyaisni yakindan takip ediyorlar. Bu kadar sacma ve gereksiz kullanilan bir diger sey de "falan oldum." bu iki kelimeyi duymak istemiyorum..

Burdan haberler bu kadar. yine yogun bir hafta. amerika'ya gitmeme 1 ay kaldi, ve yapacak o kadar cok is var ki - cok ciddi bir sekilde plan program yapmam gerekiyor yetistirebilmek icin. Deneyecegim. Saz sesine gelince. Bugun banyo ve yatak odasi taraflarindan saz sesi geliyordu. Ilk anlam veremedim. sonra kafami camdan bir cikardim ve karsimda bu manzara ile karsilastim. Ben de karsilik olarak sazli sozlu turk muzikleri acip su adamlari sasirtsam diye dusundum ilk, ama sonra vazgectim, masa basina geri dondum. isler beni bekliyordu.

Pazar, Nisan 19

off offf

hayvanlari zehirli etlerle oldururler
aydinlari egitmenleri tutuklarlar
cocuklara tecavuz ederler..

boyle bir ulkeden gelmekten utanmaya basladim artik!

Perşembe, Nisan 16

ise yarayan bir krem

Baharin da gelmesiyle vucudumun, ozellikle de bacaklarimin spor disinda bir destege daha ihtiyaci oldugunu dusunuyordum, ama bir turlu hangi selilut (Sikilastirici) kremi kullanacagimi bilemiyordum. sordum sorusturdum, arastirdim. sonunda bu Lierac- Morpho slim'de karar kardim. Nerde okudugumu hic bilemiyorum, ama birlerde bu kremin gercekten ise yaradigina dair bir seyler okumus ve butun safligimla da inanmistim. Eczaneden gittim aldim. 1 haftadir falan kullaniyorum. Bu kremi herkese oneriyorum.

Kremin tek dezavantaji gunde iki kere kullanilmasi gerektigi. Gerci ben, itiraf ediyorum ki, her zaman bu gucu kendimde bulamiyorum :) Bir de kremi surerken yapmaniz gereken hareketler var, onlari da hic dogru yapamaiyormusum gibi geliyor. Ama boyle tam tamina soylendigi gibi kullanmama ragmen 1 haftadaki degisiklik inanilmaz. Bacaklarim cok daha sert ve sikilasmis gibi geliyor. ayet memnunum halimden. ama kremin surprizi bu da degil. Asil surpriz catlaklar uzerindeki etkisi. Kullanma kilavuzunda catlaklarin da goruntusunde azalma olacagi yaziyordu, ama ben tabi bunlara karnim tok oldugu icin orlari hic ciddeye bile almadim. Ama megersem bu sefer uydurma degilmis! Gercekten de 1 haftada gozle gorulen fark var. Krem fark 1 ay kullanimdan sonra belirginlesir diyor ama ben simdiden farki hem goruyor he de hissedebiliyorum. Bir de duzenli spor ile bu yil tam olarak forma girilebilir gibime geliyor.

Bu bana bir animi hatirlatiyor. biz universite 2'de falandik sanirim. Arkadasim Zeyno ile bir kozmetikciye girmistik - babama istedigi yuz bronzlastiricisini almak icin (ay bu da bambaska bir hikaye ya, neyse) Kadin verdi bronzlastiriciyi, sonra da selilut kremlerini ovmeye basladi. Zeyno da ilgilendi sanirim, kampanya mampanya kadin anlatiyor. Sonra bana da anlatmaya basladi, ben de benim selulitum yok, almayi dusunmem dedim. Kadin supheyle bakti bana ve herkesin selilutu var dedi. Ben de bakin bende gercekten yok diye etegimi kaldirivermistim biraz. Kadin da sasirmisti. Ay bunu simdi yapsam kadin bana bir tarafiyla guler. Ben de simdi kendi halime guluyorum, aci aci :) Burda gecmis selilut kremini ovuyorum. Ah ah, neyim demiceksin, hic demiceksin...

gecenin 1'i olmus, ben hala zihnimi kapatamiyorum..

Ama kucukken de boyleymisim, gidip annemlere bana uyumayi bir daha ogretin, ben ogrenemedim dermisim. uyku benim beceremedigim bir sey. Ama ailemde uykusuz cok. O yuzden de sasirtici degil belki de.. Boyle yasamaya alisinca sorun kalmiyor pek. Artik gece yatakta eziyet gibi bir o yana bir b yana yatmamayi ogrendim. Bir mola veriyorum, sonra yeniden denemek uzere geri donuyorum.

Bugun de tezim icin 3 gorusme yaptim. Yaptim ama basima gelmeyen kalmadi.. Dun biraz hasta gibi oldugumdan bu sabah evden cikarken havadurumuna baktim. hava 11 derece ve yagmurluydu. O yuzden uzerime pardesum yerine bir mont giymeye karar verdim. Yanima semsiyemi aldim falan ciktim. Hava da soguktu gercekten de. ilk gorusmemi yaptim. ikinci gorusmeye giderken terlemeye basladim. Oglen gozde ile bulusmaya gittigimde terden oluyordum. Hava gunesli ve 20 dereceydi. Tam bahar! Hay su hava durumunu belirleyenlerin gozunu seviyim. Perisan oldum sayelerinde :)

Ama perisanligima ne perisanliklar eklenecekti haberim yoktu. Gozde ile yemegimizi yedik. Ben de geldigim yoldan degil de parkin arkasindan yuruyup turk mahallesine cikayim dedim. Bruksel'in gare du nord'unu bilenler anlar nerelerde dolastigimi ve eyvah derler.. Ama ben bilemedigimden saf bir arastirmaci olarak hevesle gunun son gorusmesine dogru turk mahallesine gidiyordum hizli adimlarla. Taaa ki pencereleri, kirmizi isiklari, percere onlerinde musteri bekleyen afrikali hayat kadinlarini ve etrafta bu kadinlari izleyen erkekleri gorene kadar.

Beynimden kaynar sular bosaldi. Kendimi Bruksel'in red light district'inde bulmustum... Yani o yokuslari nasil ciktim, ordan nasil uzaklastim bilmiyorum. herhalde o yokusu en hizli cikan kisiyimdir ben. Etraftakiler de halime baya gulmustur, kirmizi montuyla red light district'te gezen benim panik halime :)
Neyse, Bruksel'in o taraflarina gitmemeyi zihnime not ediyorum.

Eve geldigimde Melosh hanim bana karsi biraz tepkiliydi. butun gun yalniz birakilmanin sikintisi vardi uzerinde.. Butun aksam pek bir keyifsizdi, bizden kacti durdu. Bir ara pijamalarimi almak icin cekmeceyi actigimda cekmecede bir hareket oldu ve ben cigligi bastim. Orda ne kadar kaldi bilmiyorum ama bizimkisi kendini zor atti disari.

Melosh'un burnundaki sumukten kurtulduk sonunda, herkesin gozu aydin! Bu aralar kedosumuzunu yeni hobisi benim Turk marketinin park yerinde buldugum atilmak uzere oraya birakilmis portakal sandigi. Eve geldigi andan itibaren bu sandik cok ilgisini cekti kucuk hanimin. Temizleyemeden icine battaniyesini serdik ve oraya yerlesti. Bu aksam da orda oturuyordu ki sevgilim melosh ile oynamaya basladi, ipe bagli minik faresini ona dogru salliyor, melosh da yakalamaya calisiyordu yattigi yerden. fakat bizim kizin konsantrasyonu pek iyi degil ve uzun sure bir seye odaklanamiyor. O yuzden de insan onla oynamaya calisirken biraz bunaliyor...

Pazar, Nisan 12

Meclis-i Mebusan Arastirmalari

Son Istanbul ziyaretimde meclisi mebusan caddesinden geciyorduk, taksiciye sordum, meclis binasi hangisi?, bilemedi. Isin komik yani, Istanbul'da buyumus olan annem de bilmiyordu mebusan meclisinin hangi binada toplandigini.. Ama bu caddenin ustunde bir yerlerde dediler..

Internetteki arastirmalar sonucunda, uzun arastirmalar, bir seyler buldum. Anladigim kadariyla meclis ilk toplandiginda 1878'de, cok da az mebus var ve de Dolmabahce Sarayi'nda toplaniyorlar. Sonra anladigim kadariyla Ciragan Sarayi hizmet veriyor meclisi mebusan binasi olarak - 1910'da yanmadan once. O eski halinin pek resmini bulamadim, bir tane yangindan resim var. Fakat surda buldugum ve meclisin Ciragan sarayindaki hikayesi ilginc. Bu arada, Ciragan sarayi Osmanli doneminde de kac kere yikilmaya terk edilip yeniden yapilmis, linkten okuyabilirsiniz..
"Meclis 14 Kasım 1909'da Çırağan'da açıldı. Ama Meclis Çırağan Sarayı'nı ancak iki ay kullanabildi. Kalorifer dairesinde çıkan ve hızla bütün saraya yayılan yangın beş saat içinde bütün yapıyı kül etti; yalnızca taş duvarlar ayakta kaldı. Sayısız önemli belgenin yanı sıra paha biçilmez antikalar, yağlıboya tablolar ve kitaplar yok oldu."

1913 ve 1920 yillari arasinda da su anda Mimar Sinan Universitesi, guzel sanatlar akademisi olarak kullanilan iki saray meclisi mebusan ve meclisi ayan olarak kullaniliyor. Hatta istanbul.com adli web sitesi soyle diyor:
"Cemile Sultan Sarayı ise Çırağın Sarayı yangınından sonra Sultan’dan beşbin liraya satın alınarak “Meclis-i Mebusan” haline getirildi. Bu amaçla hummalı bir faaliyette bulunulmuş; inşaatta altıyüz amele ve kalfa çalıştırılmıştı. Binanın salon ve tavanları yeniden boyatıldı, rıhtımları yenilendi, yangın tertibatı yapıldı. Eylül 1949’da bu sultan saraylarından kuzey yönündeki Güzel Sanatlar Akademisi, güney bölümünde ise Atatürk Kız Lisesi olarak hizmet veriyordu."


Bir baska Web sitesinde de benzeri bilgiler var:
"İstanbul Beşiktaş ilçesi, Fındıklı semtinde Meclis-i Mebusan Caddesi üzerinde bulunan Çifte Saraylar Sultan Abdülmecit (1839–1861) tarafından kızları Cemile ve Münire Sultanlar için yaptırılmıştır. Sarayların yapımına 1856 yılında başlanmış, 1859 yılında da tamamlanmıştır. Mimarı Balyan ailesinden Garabet Amira Balyan’dır.

Çifte Saraylar olarak isimlendirilen bu saraylardan Molla Çelebi Camisi’ne yakın olanı Cemile Sultan’a aittir. Cemile Sultan Mahmut Celaleddin Paşa ile evlenmiştir. Sarayın düğün tarihine kadar tamamlanamaması üzerine sultan bir süre Emirgân’daki Mısırlı İsmail Paşa Yalısı’nda oturmuş ve altı ay sonra bu saraya yerleşmiştir. Cemile Sultan’ın 1915’te ölümünden sonra saraya Dervişzâde Ahmet Paşa ile evli olan Nazime Sultan yerleşmiştir. Sonraki yıllarda Çırağan Sarayı’nın yanması üzerine Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Âyan 1913–1920 yıllarında çalışmalarını bu sarayda sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilanından sonra saray 1926’da Güzel Sanatlar Akademisi’ne devredilmiştir. 1 Nisan 1948’de yanmış ve bu yangın sırasında kütüphanesindeki değerli kitaplar, dosyalar, ders malzemeleri ve tablolar da yok olmuştur. Bu olaydan sonra saray Y. Mimar Sedat Hakkı Eldem tarafından hazırlanan proje doğrultusunda yeniden yapılmış ve 23 Nisan 1953’te Güzel Sanatlar Akademisi burada öğrenimine başlamıştır."


Bu bilgilere ulasmak cok zor oldu. Sasirticiydi bu kadar onemli tarihi bir konu hakkinda bu kadar az bilgi bulunmasi. Ben de buraya yazayim da arayan kolayca bulsun diye dusundum. Herkese iyi pazarlar.

Perşembe, Nisan 9

yorgunluktan bittigim gunler..

Aslinda fiziksel yorgunluk degil da, zihinsel yorgunluk benimkisi.. Insanlari dinlemekten, dediklerini tezime nasil baglarim diye dusunmekten, adres bulup hic tanimadigim insanlarla konusmaktan yoruldum. Sali gunu yaptim ilk gorusmeyi. Dun 3 gorusmem vardi, bugun de 3 gorusmem olacak. Yarin bir. Yani bu hafta 9 kisi ile gorusmus olucam - ki cok cok iyi bir sayi bu. Ama iste dinledigim bu kadar konusmayi toparlayip, onemli yerlerini secip, bana gereken yerlerini alip bir hikaye olusturmam gerekiyor..

Oyle enteresan insanlarla oyle enteresan yerlerde konustum ki. Pidecide, kahvehanede, camide.. Disardan kendimi izlesem gulmekten olurdum herhalde. keske beni gizli gizli filme alan bir film ekibi olsa da sonra su tez maceramdan bir kisa film yapsalar.. Hakkaten de hayatimda pek tanima firsati bulmayacagim insanlar bazilari.. Ulkucusu de var, milli goruscusude, feministi de..

Kafamda kelimeler ucusuyor.. Kim ne demisti karisiyor. Galiba tez yazmanin en keyifli kismindayim, ama icerden cok da keyifli gozukmuyor. Aksam saat 7'de bir gorusmem daha var. Insanlari dinlemekten yoruldum resmen, ama olsun. Arada camasir yikayip, spora gidip bir de biraz da olsa transcription - yani dinlediklerimi yazarak kagida cekme - yapmayi deneyecegim. uyuyakalmazsam!

Pazartesi, Nisan 6

Nisan yogunlugu

Evet ya, simdi bir aydinlanma yasiyor gibiyim.. Galiba bu yil benim hayatim boyle olacak: Nisan yogunlugu ve mayis sikintisi..

Su anda tezim icin yapmam gereken 20 gorusmeden 11'ini planlamis bulunmaktayim. Neseliyim ve unutluyum. Tabi basima bir suru sacma sapan sey gelecek bundan eminim. Insanlar gec kalacak, ya da gorusmemizi unutacak.. Belki de ben unutucam :), benim konusmak istedigim konulardan cok uzaklasacaklar, yeri buamicam, ay bir suru dert iste - neler neler olacak kim bilir, simdiden aklima bile gelmiyor.. Ama yine de umutluyum ben. Cunku hocam tamam dedi, olmus dedi. simdi sira gorusecegin insanlardan sana yarayacak bilgileri toplamakta dedi.

Sabaha bu guzel email ile basladim! Nesem bir yerine geldi ki anlatamam. Tamamdir dedim, kasicam artik ve bu isi haziran basinda bitiricem insalah. Hemen telefona sarildim ve dernekleri aramaya basladim baskanlariyla gorusme ayarlamak icin. Gerci elimdeki listelerin hepsi guncel olmadigindan islemeyen telefon numaralari canimi siksa da aradigim bir dernek disinda hepsi benimle gorusmeyi severek kabul etti. Bakalim neler anlatacaklar, boyle gonullu atlamalari beni biraz korkutuyor gercekten de.. Doktora tezi arastirmasi, AB uyum yasalari, gocmen dernekleri, iletisim, halkla iliskiler, kamu diplomasisi falan dedim. Umarim beni gazeteci sanmamislardir :)

Neyse, saka bir yana, gercekten de cok iyi hissettim insanlar hemen tamam ne zaman goruselim dedikce, bu kadar sicak ve cabuk kabul edince bir arastirmanin parcasi olmayi. Ilk field note'larimi da okumus bulunuyorsunuz boylece..

Iste boyle. Yarin bir gorusmem var. Sehrin hic kendi kendime gitmedigim bir yerinde gorusme ve maalesef oraya metro gitmiyor. Ilk defa tramvayi kullanicam. Biraz endiseliyim ve korkuyorum acikcasi. gorusme sabah saat 9'da oldugundan prova yapacak vaktim de olamayacak. Internetten yolun yarim saate yakin surdugunu ogrendim. evden becerebildigim kadar erken cikip oraya gitmeye calisicam.. Hayirlisi.. Maceralarimi yarin anlatirim!


Melosh hanimin keyfi yerinde. 1,5 haftadir sag burun deliginin icinde siyah kocaman kurumus bir sumukle dolasip asabimi bozuyor kendisi. Yine ilacindan damlatiyoruz mamasina, ama bu sefer akillandigi icin mamayi yemiyor. Soyle uyurken tirnagimin ucuyla aliveresim geliyor yani - o kadar gozume batiyor. ama sakin olucam ve sumugu de melosh'u da kaderine birakicam..

Ilk gorusmem yarin sabah, cok heyecanliyim. Bugun butun gun telefonda konusmaktan resmen bogazim agridi. Daha ayarlanacak 9 gorusme daha var, hem korkuyorum, hem heyecanliyim. Umarim sandigimdan da kolay, dertsiz ve de bilgilendirici olur bu gorusmeler. Onemli fikirler paylasirlar benle ki, ben de tikir tikir tezimi yazip doktorami alirim..

Haydi hayirlisi! Kendime bol sans diliyorum.. Sansa cok ihtiyacim olacak su son 2 ay!

Pazar, Nisan 5

super haftasonu

Hocamdan pazartesi haber cikacagi icin bu haftasonu rahattim. Yapilacaklar yapilmis, hocadan haber beklemek iyiydi. Sansimiza da hava oyle super ki burda bu aralar, yazmiyim diyorum nazar degeceginden korktugumdan...

Dun gece yemege gittigimiz Bergama adli yer taverna gibiydi. Cok eglendik.. Acayip kiro bir yer aslinda, ama biz cok keyifli bir gruptuk.. Yemekler de cok guzeldi, uzun suredir canim arnavut cigeri istiyordu, onu da yemis oldum. Peceteye sarki yazip istedik piyanist santorden. Ben, beni yak kendini yak herseyi yak'i istedim, arabeskce bir yorumdu. Gecenin sonunda fotograftaki krem elbiseli solist cikti. Bagira cagira sarki soyledi. bir de en sonunda dansoz cikti.. kadin arap uzulu dans ediyordu, muzik falan da arapcaydi. Bir de onlarin kilic dansini bastonla yapti. Oyle dansoz hic gormedim ben, ilgincti :)

Bugun de havanin guzelligine dayanamayip kendimizi sokaklara attik. En son da aksam 6 gibi Woluve park'da bulustuk, bira, cerez, benim yaptigim ton balikli sandviclerden yedik. Gunesin tadini cikardik. Ah bu havalar hic bitmese... Bruksel super bir sehir, bir de hava gunesli olunca da tadindan yenmiyor vallahi!

Cuma, Nisan 3

Yine yogun bir haftasonu programi

Cuma geldi catti yine. bu hafta zor bir haftaydi benim icin, ama bitirip gonderdim hocaya gonderecegimi. Ilk gorusmemi ayarladim Sali'ya. Isler halloldu gibi. Birazdan arkadasim Seda ile oglen yemegi yiyip sonrasinda da benim icin burda is bulmakta yardimci olabilecek onemli biri ile gorusmem var. Heyecanliyim biraz. Amerikadayken ay bir gideyim Bruksel'e, butun gun bir sey yapmadan yaticam demistim, o kadar daralmistim, ama simdi geldim, birkac ay gecti ve bende yavas yavas sikinti belirtileri basladi. Soyle yarim gun bir is falan olsa, hem tez arastirmami yapsam, hem de calissam...

Bu gece sevgili arkadasimiz Aysegul'un vedasi var. Gec buldum, erken kaybettim diye uzuluyorum :) Ama onu heyecanla bekleyenler var ankara'da, o yuzden de onun adina seviniyorum. Bu gece onu ugurlayacagiz. Hem icim buruk, hem de onun adina heyecanli. yolun acik olsun Aysegul!

Yarin ise baska bir arkadasimizin isinde terfi etmesini kutlayacagiz burda gazino tarzi bir yerde :) Adi Bergama'ymis. Mutlaka resim ceker koyarim. Pavyon gibi bir yer dediler, ama hic beklentilerimi pavyona gore ayarlamiyorum, bakalim nasil bir yer cikacak...

Haftasonu planlarimizin icinde bir yerlerde calismak da var tabi, artik vakit buldugumuz zamanlarda!

Perşembe, Nisan 2

Paris'ten sonra


Cok yogunum!

Hocam ile gorusmemizden cikan sonuc su: eger son yazdigim methodology bolumunu onaylarsa, ve gelecek hafta cok hizli bir sekilde gorusmeleri yapmaya baslayabilirsem iste o zaman haziran basi savunma, Agustos'ta mezuniyet hayalime ulasabilicem!

Amma eger o tam emin degilse, duzeltmeler falan verirse temmuz'da savunma, agustos'ta mezuniyet bile olabilir - ki bu da ucak biletimin her seyin degismesi falan demek, ama yine de onemli degil. Ha eger ki hoca daha bunun uzerinde biraz daha calisman lazim, yeteri kadar acik degil ne yapacagin derse, o zaman is aramaya baslarim, cunku bu demektir ki eylul-ekim gibi savunma, aralik'ta da diploma alma. Onemli olan Agustos'taki kep toreni aslinda cunku ailem biletlerini aldilar bile. Isin guzel yani eger isinin cogu bittyse bir onceki donem de yuruyebiliyormussun. Ay cok karisik isler. Bakalim elimden geleni yapicam, ama kendimi oldurmicem dedim hocama. O da - kendini oldurme dedi gulumseyip!

Aysegul gitmeden super bir Bruksel gunun tadini cikaralim dedik ve kendimizi sokaklara attik dun. Bu resim cok sevdigim St. Katherine civarlarinda cekildi..