Pazartesi, Aralık 9

araştırma günü pazartesi

Pazartesileri araştırma günü olarak belirledikten beri bu günü çok daha motive geçiriyorum. Hem pazartesi günleri haftaya bir soft başlangıç olarak kalıyor hem de pazartesi sabahı telaşından kurtuluyorum.. Bugün de yine ödev okumalar, ders hazırlamalar ve kendi araştırma konularım üzerine odaklanmayı hedefledim, bakalım - kısmet :)

Haftasonu yağan kar iyi geldi. Normalde karı hiç sevmeyen ben bile dün Eymir'e yürüyüşe gitmek istedim ve çok eğlendim. Artık kış iyice geldi maalesef - inkar edilecek yanı kalmadı bu işin. Neyse - dönemin bitmesine 3 hafta, yazın gelmesine ise şunun şurasında birkaç ay kalmış olduğunu bilmek beni biraz olsun mutlu ediyor.

Dedemlerin çok haydut bir erkek kedileri oldu - adı haydut. Van kedisi. Tatlı bir şey. ama yani yavru bakımı ne kadar zor bir şey sürekli bunu yeniden hatırlatıyor hepimize.. Dedem çok mutlu. O mutlu olduğu için de ben de mutlu ve huzurluyum..

Yılbaşı planları, tatil planları, araştırma projeleri derken zaman geçiyor. Daha ne yapacağımıza karar verememiş olsak da planların kendi kendilerine belli olacağına dair de umudumuz hala güçlü :) Bakalım - sokakta kalmayız yılbaşında herhalde..

Herkese iyi haftalar - bu karda kışta dikkatli olun!

Cuma, Kasım 15

yine cuma!

Haftanın sonu geldi yine. Eh en sevdiği gün olunca insan sürekli yine de cuma, ohh yine cuma diye başlıklar atıyor elden bir şey gelmiyor.. Çocuğum olsa adını Cuma mı koysam acaba :))

Melosh hanım biraz hasta - burnu tıkalı bir de hırıl hırıl nefes alıyor. epey direndim onu doktora götürmeyeyim, üşümüştür, geçer diye ancak sanırım götüreceğim doktora bugun. Bir de önemli bir şey ise ve benim ihmalim yüzümden kötüye gittiyse çok üzülürüm..

İşte böyle. Spor, akşam annemlerle yemek, sonra da bellalarda keyif yapma programımız var. Yarın sabah da hamam. Ama şimdi bu haftanın son ara sınavını vermeye gidiyorum. Öğrencilere bol şans! Herkese iyi hafta sonları!




Perşembe, Ekim 31

yeniden yaz

Kasım geldi ancak havalar tekrardan yaza döndü. Dün derse giderken ne giyeceğimi bir türlü bilemedim ve pantolan altına çorapsız ayakkabı giydim. Hele öğlene doğru hava ısınma olayını abartınca kolsuz gömlekle durabildim ancak.. 4 Ekim'de kar yağmıştı.. Şimdi ise ne giysem ne giysem diye düşünüp duruyorum..

Cermodern'de bu akşam bir Nordic caz festivali konserine gideceğiz. Bakalım nasıl olacak - bilet de almadık.. Öncesinde de Zeyno ile hain planlarımız var - Derishow'a gitmek gibi :) Tam para biriktiriyorum ne iyi derken.. Kendime hakim olmaya çalışacağım..

İşler güçler çok yoğun. Dönem ortasındayız tam - 7. hafta bitiyor yarın. Haftaya Midtermler başlıyor. Midtermler, ödevler derken hızla geçiyor zaman. Bu dönemki öğrencilerim çok tatlı - çok da ilgili öğrenciler var sınıflarımda. İlgili öğrenci her zaman hocaya iyi geliyor.. Herhale ben de onlar gibiydim öğrencilik zamanlarımda diye düşünüyorum, mutlu oluyorum..

Herkese şimdiden iyi haftasonları diliyorum. 

Cumartesi, Ekim 26

Blue Jasmine

filmine gittik Özlem ile. Güzel bir filmdi. Ancak filmle ilgili en çok sevdiğim şey Jasmin'in kıyafetleriydi. Sette kostüm tasarımını kim yapmışsa harika bir iş çıkarmış.. Bir de Cate Blanchet - insan nasıl bu kadar çirkin olup da bu kadar güzel gözükebilir.. İnanılmaz bir kadın!

Epeydir kızkıza sinemaya gitmyorduk. Özlemişim..

Bu arada dün de Gaye ile tanıştık - Gaye'sWorld Gaye ile. Çok güzel bir akşam geçirdik. Hatta zaman nasıl geçti şaşırdık. Çok garip aslında hiç tanımadığın biriyle tanışıyorsun, ama bir yandan da onla ilgili bir sürü şey biliyorsun ve kendini çok yakın hissediyorsun.. Bir dahaki görüşmemizi iple çekiyorum...

Perşembe, Ekim 24

bir öğrencim

Avusturalya'ya taşınıyor. Referans mektubu almak istediğini söyledi - ofisime geldi ve de radikal bir karar ile Avusturalya'ya göçmek istediğini - en kolay yolun da master yapmak olduğunu söyledi..

Çok hoşuma gitti. Daha bu yaşta hayatıyla ilgili bu kadar radikal ama bir yandan da akıllıca bir kararı alması, kendi başına bütün araştırmayı yapmış, okullarla görüşmüş, hangi alanda iş gücü lazım onu belirlemiş, sınavlara hazırlanmış hatta bazılarına girmiş bile.. Ülkeyi de araştırmış. Oradayken edineceği hobileri düşünüyor şimdiden..

Ben de onunla hayallere daldım sabah sabah.. Bu aralar Avusturalya ya taşınan ya da taşınmayı planlayan 3. tanıdığım kişi.. Hocam insanlar rahat, hayatlarında stres yok, politika bile yok deyip durdu.. Şimdi onun mektubunu yazacağım. Yolu açık olsun...

Bu arada epeydir orkidelerin fotoğrafını eklemedim buraya. Bu ofisimdeki manzara. En zavallı durumdaki orkideler ofisimde duruyorlar. 1 yıl geçti - anca anca toparlıyorlar derken bir tanesi hızlı davranıp çiçek bile açtı. Diğerlerinden de benzer hareketler bekliyorum..

Çarşamba, Ekim 23

ruya

Epeydir buraya gördüğüm rüyaları yazmıyorum. Aslında yazacak kadar da hatırlayamıyorum sanırım rüyaları ama bu seferki çok net bir şekilde aklımda kalınca yazayım bari dedim.

Ev bakıyoruz sanırım. Rüyanın başında farklı evlerde de oluyoruz ama en sonunda bir eve giriyoruz ve bu ev bir sanat galerisi gibi. Hem mimari açıdan çok farklı, hem de içerisindeki mobilyalar, resimler, heykeller.. Acayip bir yer. Orayı alıyoruz. Ev aslında kocaman ama kapısı kapanan 2 odası var sadece ve bu bana biraz dert oluyor.. Neyse bir tek bu dert olmuyor. Evi alıyoruz. Sonra dışına bir çıkıyoruz ev tam bir parkın ortasında. Yani Seğmenler parkının ortasında bir ev almak gibi. Etrafında çit falan hiçbir şey yok. Evin etrafı insan dolu. Çok huzursuz oluyorum, bu ne böyle izin alalım çit yapalım evimizin içine girecekler nerdeyse diye huysuzlanıyorum..

Sonra evin önünde deniz ya da bir göl var. 2 karton kutuyla birlikte denize giriyoruz - kutular boş - ve karşıdaki minik bi adaya doğru yüzmeye başlıyoruz.. Sudayken bir anda panik oluyorum nasıl yüzeceğiz diye. Neyse bir şekilde yüzüp adaya çıkıyoruz ve adada tarihi kalıntılar var.  Ve de sanki Viyana'da gezdiğimiz Efes müzesindeki Efes şehir planının benzeri var. Sonra oraları biraz gezip en kötü kanoyla döneriz diye düşünüyorum.. Kutuları suyun ortasında çoktan bırakmışız zaten. Böyle yani acayip garip, anlamsız bir rüya..

Resim Viyana'dan, Sisi'nin Hermes Villa'nın önü..  Ah Sisi ah.. Bir sen bir de Diana..

Salı, Ekim 22

okunacakalar listesi

Viyana dönüşü uçakta gazeteleri, degileri karıştırırken bir okuma listesi oluşturdum.

Yeni Bridget Jones kitabı - Mad about the Boy

Cevat Şakir Kabaağaçlı - Mavi Sürgün

The World Atlas of Wine - sevgliye..

Okuma listem de pek zayıf biliyorum ama bu ara ders hazırlamak ve makaleler arasında bir de keyfi okumalara zaman ayırmak zorlaşıyor. Bakalım rahat bir zamanda okunmak üzere..

Pazartesi, Ekim 21

son yorum

yazı yaz da motivasyonum gelsin demiş..

Sanırım 9 günlük tatilden sonra herkese motivasyon gerekiyor. Şimdi sıkıcı ve uyuz biri gibi gelebilirim ancak 9 günlük tatil de biraz fazla olmadı mı arkadaş! Yani tam çocuklar okula alıştı, tam ben dersleri rutine soktum. Baam! Tatil. Şimdi gel de yeniden düzene sok. Hele de haftaya da pazartesi ve salı tatilken.. Cuma günü dersi olmayan bir öğrenci olsam direk bu haftayı yakar ve toplam 22 gün tatil yapardım herhalde... Şaka şaka - ben kesin derse gelen o uyuz ve sıkıcı öğrenci olurdum :))

Tatil güzeldi. Viyana bir imparatorluk başkenti ve her halinden belli ediyor bunu. Adamların 200 yıl önce müze olarak tasarladıkları ve kullandıkları binaları var. Tarihe inanılmaz bir saygı var. İnsan karşısında saygıyla eğiliyor. 1. Viyana çok güzel. Benim 2. gidişimdi ve şehrin nerdeyse her sokağını yürüyerek gezdik. Ayaklarım fela halde acıdı - hiçbir ayakkabıda rahat edemiyorum ama şikayetçi değilim.. Çok harika yerler keşfettik ve keşfetmenin zevki bir ayrı..

Bugün dersim yoktu ve ben de evde kalıp öğrencilerin ödevlerini okudum, yarının dersine çalıştım ve de paperımızın bir bölümü üzerinde çalışmış olan Şirro'nun yaptıklarının üzerinden geçtim. İlk gün için epey bir işti.. Hmm bir de Breakig Bad'i bitirdim. Sonunda. Eğer başlamadıysanız hiç bulaşmayın derim çünkü cidden bağımlılık yapıyor. Dizi uyuşturucu hakkında ama resme kendisi bir uyuşturucu gibi etkiliyor insanı - çok acayip. Mesela bugün 10 bölüm izledim. Gözlerim her şeyi şaşı bak şaşır gibi görüyor... Ama değdi. Dizinin hikayesi insanı içine çekiyor. Spoiler vermeyeceğim kesinlikle ancak iyi bir adamın giderek kötü birine dönüşmesini izliyorsunuz. Yavaş yavaş.. Boş bir vakitte ya da tatil olduğunuzda izleyin mutlaka. Eğer benim gibi psycho gibi izleyecek staminaya sahipseniz 5 günde falan biter 5 sezon. Kolay gelsin :))

Diziyi böyle manyak gibi izlemimin nedenlerinden biri de öğrencilerimin izliyor oluşuydu ve eğer onlara ayak uydurmak ve onların dilinden konuşak istiyorsanız onların takip ettiği şeyleri takip etmelisiniz Sevmelisinz demiyorum - ama en azından haberdar olmalısınız ki hangi frekansta olduklarını anlayabilin. Sanırım hocalığın güzel yanlarından biri de bu - sizi gençlerin hayatına sokarak genç kalmanızı sağlıyor... Evet belki gözlerim birazcık gitti ama halimden memnunum yo!

İşte böyle. Yeni bir hafta. 29 Ekim'de İstanbul'a gitmek istiyorum. Eer programımızı uydurabilirsek anneannemi ve dayımları görmek istiyorum. Bakalım

Herkese iyi haftalar...

Pazartesi, Ekim 7

yeni bir hafta

yeni yapılacaklar. Hatta eski yapılacaklardan yapılmayanların üşenilmeden listelere yeniden yazılması :) Pazartesi günleri dersim yok ancak nedense hep en uzun günüm pazartesi oluyor. Sanırım pazartesinin lanetinden olsa gerek..

Neyse, bayram tatiline 4 kala keyfim yerinde! hatta 3,5 diyelim çünkü cuma ders bitiminden sonra tatil başlar.

Bu hafta sonu inanılmaz soğuktu. Tatil öncesi hastalanmaktan korktum ve evden pek çıkmadım. Maalesef kötü bir şey yaptım ve breaking bad'e başladım :( Acayip sürükleyici - 2 günde 3. sezona geldim. Dayanamayıp final bölümünü de izledim ki birazcık rahatlayayım.. Ehh rahatladım. sonunu bilince araları izlemek daha kolay oluyor.

Tamam kötü bir şey yaptım ama napayım - onu yapmasaydım deli gibi bütün gün oturup diziyi izlemem gerekecekti. En azından şimdi okula gelip çalışabiliyorum.. Yaa işte böyle. Bayram öncesi tüm sezonları ve bölümleri bitirmiş olmayı umuyorum :)


Cuma, Ekim 4

4 Ekim ve yılın ilk Karı!

Yani inanılacak gibi değil ama gerçek. Güzel Ankaramızda kar yağıyor! Hatta annemlerin birazdan Bodrum'da denize girmeyi planlamaları durumu daha da absürd hale getiriyor.. Bayramda umarım havalar normale döner de bu soğuklardan kurtulur rahat rahat tatil yaparız!

Yine bir cuma. Ohh ne güzel. Dersim var. Dersten sonra da spora gidicem. Sonra da eve gidip çalışmaca ve dinlenmece. Biraz da Viyana için hazırlık yapmam gerekecek - nerelere gidelim, neler yiyelim gibisinden.. Bayrama çok az kaldı.  Dönemim 4. haftasına giriyoruz haftaya. Zaman ne kadar çabuk geçiyor inanamıyorum... Dönem toplamda 15 hafta. E bayramdı tatildi derken hop 6. haftaya gelivericez.

Kış geldi - çok mutsuzum. Yaz şaka yaptım dedi, hadi geri gel...


Çarşamba, Ekim 2

sabah sabah

Çok negatif bir moddayım. Gergin uyandım. Dün eve geldiğimizde Tenzile Hanım'ın kapadokyadan aldığımız Hitit kuşu şeklindeki saksımızı kırdığını gördüm. Yutkundum, canı sağolsun napalım dedim, nazardır nazar dedim ama işte içim gitti. O üzgünlükle uyudum.. Yani yıllar yıllar geçse benim evde kırmayacağım - gözüm gibi baktığım el yapımı çok özel bir şeydi. Resmini çekip buraya ekleyecektim - ama resmen kısmet değilmiş!!!

Sabah uyandım - kendime sandviç yapıyorum dersim öğle tatiline geldiği için ve dersten önce onu yiyip giriyorum. Sanviç yapmak için de evdeki peynirlerden özene bezene incecik dilimler kesip bir kutuda tutuyorum buzdolabında sabah pratik bir şekilde hazırlayayım diye. Kutuyu bir açtım - bütün gün bizim evde olan ve vakti olan Tenzile hanım benim kendime incecik kestiğim peynirleri yemiş! Dolap peynir dolu - tek yapması gereken oturup kendine peynir kesmek. Bir de ona sinirlendim sabah sabah.

Sonra da yolda 2 önümdeki araba gencecik duman rengi inanılmaz güzel bir kediye carptı. Ben ilk anlamadım plastik torba sandım.  Kedi yolda savruldu. Arkasından gelen de carptı. Ben hemen el freni çekip dörtlüleri yakıp fırladım dışarı. Kedi baygın yatıyor. Kıpırdamıyor. alıp yolun kenarına koyayım dedim ancak kediyi almaktan çekindim. Kuduzdur - korkar beni ısırır - sabah sabah ders öncesi naparım diye. Öylece bıraktım. Ölmüştü yüzde 99 ihtimalle. Ama elimden bir şey gelmedi.  Kediciği kenara bile alamadım.. Bundan sonra arabada 2 -3 tane eski gazete bulunduracağım böyle durumlar için. Yani sabah inanılmaz güzel bir başlangıç yaptı benim için.

Acayip sinirli ve gerginim bugün. Çok da canım sıkkın. Şansıma çok da uzun ve görüşmelerle dolu bir gün. Çankaya Belediyesi Başkan yardımcısı ile bile görüşmem var. Güne bak! Umarım bu günü kazasız belasız atlatabilirim. 

Pazartesi, Eylül 30

İşler güçler..

Herhalde bu blogda bu başlıkla yazılmış birçok yazı bulunuyordur. Önümde chenclistler, lşsteler yapıkça üzerini çiziyorum, ben üzerini çizdikçe yenileri geliyor. Yine bir deadline'a yetişme halindeyim - hadi hayırlısı..

Bu aralar Mete ile hayvanlara yardım konusunu birazcık abarttık. Nerdeyse her gece ODTU rmanına gidip köpekleri besliyoruz. Artık bizi saat 10 gibi hazır bekliyorlar, ve direk yemeklerin üzerine saldırıyorlar. sonra biraz oynayıp ayrılıyoruz yanlarından. İçim öyle rahatlamış ve öyle huzurlu dönüyorum ki eve - bazen düşünüyorum acaba kendinden güçsüz ve ihtiyacı olan canlılara yardım etmekten daha değerli ne olabilir diye. Bulamıyorum!

Dün de sabah kahvaltısınıa Ankara Kalesine gittik ve tabi ki orda da kediler peşimizi bırakmadı. Eh ben de halimden hiç şikayetçi değildim açıkçası. İçinde hayvan sevgisi olmayan, hayvanlara eziyet edebilen insanlar hiç çıkmasın karşımıza. Sevdiklerimiz de böyle ruhu kötü insanlarla karşılaşmasın. Kendi kendilerini ihma ederek yokolsunlar ve soyları tükensin. Onlar için bu iyi dileklerden başkasını dilemiyorum...

Cumartesi, Eylül 28

Size en yakın arkadaşlarımdan birini takdim edeyim: Dedem

Bu aralar bu konu kafama takılmakta ve epeydir de bloguma anlamlı bir şey yazmadığımı düşündüğüm için hadi bari kafama takılıyor ama en azından buraya da yazayım diye yazmaya karar verdim..

Ben insanların istedikleri gibi, istedikleri kadar hayat yaşaması taraftarıyım. Yani çok sağlıksız olup da 117 yaşına kadar yaşamayı bir zulüm olarak kabul ediyorum. Ancak tabi birazcık da bunu deme lüksüm var çünkü şanslı bir çocuğum - anneanne, dede, babaanne, dede dolu bir çocukluğum oldu. O nedenle de çok büyük laflar edemem çünkü anneannem, babaannem ve babamın babası Yekta dedem hala hayattalar ve kaç 30 yaşındaki insan haftada 2-3 gün onlarla vakit geçirebilir.. Eski canlılıklarını kaybetmiş olsalar da yine de yaşıyorlar, yaşamaktan dolayı da mutlulular ve ben de onlarla bu kadar dolu dolu 30 yıl geçirmiş olmaktan dolayı çok mutluyum!

Geçen gün evde akşam otururken, sanırım sonbaharın da gelmesinin verdiği depresiflikle, dedemi kaybetmenin benim için çok zor olacağı dank etti bana! Bir anda. Boğazım düğümlendi, gözlerim doldu.. Anneannem ve babanem de benim için çok değerliler ancak dedemle farklı bir arkadaşlık ilişkim de var ve onu kaybettikten sonra beni her gün arayan ve her gün dertleştiğim insanların sayısının bir kişi azalacak olması bana çok ağır geldi bir anda. Yazarken bile ağır geliyor..

İnsanın hayatına yüzlerce insan giriyor.. Bazılarını seçiyoruz, bazılarını da tesadüfler karşımıza çıkarıyor, ve bir grubu da mecburi kabul ediveriyoruz. Ben dedemi tanıyarak, bilerek ve isteyerek seçmemiş olabilirim. Ancak hayata bir kere daha gelme şansım olsa, Yekta Bey'in bir şekilde yine hayatımın bir parçası olmasını isterim.

Düşünüyorum da, onun yokluğu hayatımı derinden etkileyecek. Çok yakın olduğum bir arkadaşım olmayacak.. O nedenle de yaşanacak her gün, birlikte gülünecek her fıkra, anlatılan tüm hikayeler, edilen tüm telefonlar ve yapılan tüm ziyaretler - bunların hepsi çok önemli - hepsi çok değerli ve belki de bir daha olmayacaklar... Değerini bilmek ve tadını çıkarmak lazım.

İşte böyle bir cumartesi akşamı. Hayatımızdaki değerli kişilerin değerini zamanında
bilmemiz dileğiyle..


Pazartesi, Eylül 16

Yeni dönem

Son yazımdan bu yana 2 ay geçmiş. Yaz bitmiş Eylül gelmiş..


Bu 2 ayda 1 makalem bir akademik dergiden kabul aldı.
2. makaleyi yolladım
3. makale üzerine çalışıyoruz :)
TUBITAK 1001 projesi hazırlayıp teslim ettik. Şu anda umutla iyi sonuçlar bekliyoruz.

Ankara Reklamcılar Derneği'nin düzenleyeceği bir reklamcılık yarışması için kurulan akademik kuruldayım
Kalkınma Atölyesi adlı bir STK'ya destek verdim bütün yaz.. Dün haberlerdeydi bizim Mevsimlik gezici tarım işçisi çocuklar ve yaşadıkları zorluklar.
Yeni derslerin ders programlarını hazırladım.
E tabi bir de bu işin tatil yanı var. O tarihten bu yana 3 kere Bodruma, 2 kere Çeşme'ya, 1 kere Kapadokyaya, 1 kere de Güney Fransa'ya gidip geldim. Ve daha tatil sezonunu kapatmadım ;)



E tabi ki de buraya yazamadım. Bu sabah saat 8:30da ilk dersime girdim. Meğer bu sabah Modern sabahların da ilk sabahıymış - o nedenle derse 2 dakika falan geç kaldım arabanın içinde oturup dinlemek ve inememekten dolayı. Hmm bir de bu sabah İncek yolundaki trafik tarif edilemezdi. Çocuğum olursa TED'e yollamamak için 1 neden daha!

Bir de derse girdim, güzel güzel öğrencilere kendilerini tanıttırdım, yaz tatillerini stajlarını anlattırdım, dersi tanıttım ve kendim hakkında bir kelime bile etmeden çıktım. 2. derste kendimi tanıtacağım..Biraz geç bir tanıtma olacak ama neyse :)

İşte böyle. Yeni dönem herkes için iyi olsun, başarılı geçsin - çabuk geçsin...


Çarşamba, Temmuz 17

Hala direniyoruz direnmesine de...


hayat devam ediyor.. Hayatını kaybeden insanlar olduğu için bunu yazmak zor belki - ama gerçek bu maalesef.. bu yaz çok üzüldük, içimiz parçalandı.. Hayatımda ilk defa birinin mezara konulmasını gördüm ve nazik davranmalarını rica ettim - ilk defa gerçekten yaşadığıma inanmadığım şeyler yaşadım..

Yaz geldi.. Bodrum, çeşme kaçamakları yapılıyor ara sıra.. Dersler olmadığı için bol bol çalışılıyor, makaleler, projeler hazırlanıyor bir yandan.. Bir yandan bol bol spor..Haftasonu kardeşim evleniyor..
Günler çok hızlı geçiveriyor.

İnsan bol bol boş vakti varken ya da canı sıkkınken yazabiliyor ancak. Çok yoğun günler geçirip genel olarak da hayatından memnun birinin buraya uzun uzun yazması zor. Hem zaman yok hem de yazacak şey bulmak kolay değil..

O yüzden herkese iyi yazlar diliyorum. Ne zaman bir daha yazarım bilemiyorum



Çarşamba, Haziran 12

#direnben

Photo
Yazmak zor geliyor. Okumak, ofise gelmek, ofise geldikten sonra sosyal medya ve internet üzerinden gelişmeleri takip etmek dışında her şey zor geliyor.. Olaylar başladığında Bodrum'daydım ve Bodrum'da olmak, tatil yapmak, denize giriyor olmak - bunlar hep çok zor geldi bana..

Televizyonu kapayıp yatmak zor geliyor, Tunalı'daki direnişten ayrılıp eve dönmek zor geliyor, yani doktora gitsem iş yapamaz raporu verir herhalde. Aklımız o kadar dolu ki bu olaylarla - herkesin üzerinde bir pause hali. Kimse bir şey yapamıyor..

Önümde yapılacak küçük işler var - yap ve sil listeden di mi - ama yok. yapamıyorum. hiçbir şekilde konsantre olamıyorum.

Ülkem için, insanlarımız için, kaç gündür sokaklarda yaşayan, gaz yiyen, şiddete maruz kalan o insanlar için çok üzülüyorum. aklım hep onlarda. kalbim de tabi.. Biz hala aklını ve kalbini ayıramayan tayfayız - sizin seviyenize erişemedik...

Photo: Erdogan: "They think we don't know anything about art and music. They think we are black people."

These are the shameful words of Turkey's PM.
Başbakanın açıklamalarına tahammülümüz kalmadı. Çok ilginç bir şey oldu. O korkan ve yıllarca bir şey diyemen insanlar delirdi. Korku sınırını aştık artık. Herkeste bir ne olacaksa olsun havası. yetti artık havası.. Bir yandan hükümetin tehditleri, ekonomik stabilite söylemi, faiz lobisi laf kalabalığı.. İnsanların umrunda değil artık bunlar - başbakan bunu kaçırıyor. İnsanlar üzerlerinde künyeler ile - ölmeyi göz alarak taksimde direniyorlar. başbakan ise marjinal gruplar, teröristler...

Başbakanın anlamadığı ise şu: kim öyle bir şiddet yaşasa - ki eminim bu insanların çoğu ilk defa böyle bir şeye maruz kalıyor, biz 80leri yaşamamış bir kuşağız - marjinal olur. Çünkü insanlar hayatlarını ve beden bütünlüğünü korumak için savaşmak zorunda bırakılıyorlar resmen..O yüzden marjinal marjinal deyip durmayın - herkes marjinallikten 1 saniye - 1 milim uzakta yaşıyor şu anda bu ülkede.. Marjinal olmak polisin minik bir hareketine bakıyor artık.

Acıyorum. O kadar basitçe çözülebilecek bir sorunu benimki seninkinden daha büyük savaşı haline getiren, anaokulu psikolojisinden çıkamamış bir insan tarafından  yönetilmeye çalışıyoruz. Hem de yıllardır.. Şimdi de hata üstüne hata yapıyorsunuz o panik halinizle. Çünkü artık siz de biliyorsunuz - bu insanları evlerine geri sokamayacaksınız.. Artık tepkisi olmayan bir halk yok karşınızda!

Photo: Ankara Kennedy Caddesi, 00.05

Kennedy Avenue, Ankara, 00.05Ama artık zor başbakan. Bu insanlar evlerinden çıktıklar, sokaklara döküldüler, hakları için seslerini çıkarmaya, bileklerini yumruk yapıp havada sallamaya ve sizin yıllardır yok etmeye çalıştığınız özgür ruhlarını yeniden hissetmeye başladılar. Korku ile bastırdığınız insanlar artık korkmuyorlar - korkunun üstüne yürüyorlar. hatta dalga geçiyorlar.. Sizi espri anlayışları ile de eziyorlar... Gaz bombalarınız ile dalga geçiyorlar.. daha fazla, hadi daha fazla diye isyan ediyorlar.. Yıllardır aşık olmamış birinin birden aşık olması ve kalbini yeniden hissetmesi gibi bir his bu. Herkesin yüzünde bir tebessüm - içinde kelebek çırpınışları.. Siz acaba hiç böyle hissettiniz mi başbakan? Sanmıyorum...


Photo: Cnn international reporting live from Taksim square
Sadece bu ülkenin insanları değil. Artık dünya da biliyor. Dünya sizi konuşuyor. Yapmaya çalıştığınız şeyi okumayan etmeyen size körü körüne inana küçük bir seçmen grubunuz görmüyor, anlamıyor olabilir.. Onları uyutabilmiş olabilirsiniz. Ancak biz uyandık. Bizle birlikte tüm dünya uyandı. Artık kimse yemiyor..
Photo: What's happening in Turkey? Now the police is arresting lawyers in Istanbul Courthouse who are supporting #occupygezi movement. So who is next? Doctors? Students? Reporters and columnists are already in jail. There is no more democracy in Turkey, thats why we'll keep #chapulling and continue to #occupygezi Please help and share this. Thank u!

Sizin süper yaratıcı sloganınız yedirtmezler ya - bizimki de artık yemezler! Artık kimse yemez başbakan - haberiniz olsun! hadi bakalım şimdi siz düşünün bir sonraki mükemmel yaratıcı hamlenizi de görelim bakalım...
Photo

Salı, Mayıs 28

Kinoa ile yemek yapmak

20130527_180048_resized.jpg
Quinona - ya da bizdeki adıyla kinoa'yı epey bir aradım Ankara'da. Sonunda Migros'un organik bölümünde buldum. Minicik iğne ucu kadar top top bişey kinoa. İyice yıkayıp 1 e 2 ölçüsünde su ile haşlıyorsunuz.

Eğer House Cafe'nin yeni kinoalı salatasını denediyseniz bilirsiniz ki salatada hem yumuşak ince bulgur gibi kinoalar - hem de çıtır çıtır kinoalar var. Ben de aynı lezzeti yakalamak için 2 kaşık kinoayı haşlandıktan sonra bir tavaya aldım ve çok az zeytinyağı ile kavurdum. Hem renkleri koyulaştı hem de daha çıtır çıtır oldular.


Domates, salatalık ve beyaz peyniri küp küp doğradım bu haşlanma ve kavrulma işlemi sırasında. Bir de limon suyu, nar ekşisi, zeytinyağı ve biraz pul biberi karıştırdım. Haşlanan kinoların üzerine bu sosu döktüm. Kavrulmuş kinoaları da ekledim. En son da beyaz peynir, domates ve salatalığı ekleyip yedim. Evde taze nane yoktu - olsa o da harika yakışırdı.

Bir sonraki sefere de meksika fasülyesi, avakado, keçi peyniri ve azıcık taze soğan ile denemeyi düşünüyorum.. Yerken bir yandan da düşündüm.. Acaba yemekteyiz programında biri kinoalı akdeniz salatası yazsa menüye neler neler olur diye.. İçimden kıs kıs güldüm :)

Ah Bodrum ah - seni düşünmek beni bu hallere düşürdü...

Pazartesi, Mayıs 27

Before After!

Bloguma reklam almayı hiç düşünmedim ama bahsedeceğim konu benim için reklam değil, herkesin öğrenmesini istediğim bir şey!

Son birkaç aydır çok daha düzenli bir şekilde spor yapıyorum ve bu alışkanlığımın bir bölümünü kendi çabama, ancak büyük bir bölümünü de beforeafter ekibine borçluyum! Sevgili Zeynep, Eda, Didem, Dilek insana hem sporu sevdiriyorlar, hem de sağlıklı yaşama konusunda acayip motive ediyorlar..

Neler mi var bu güzel yerde? Öncelikle harika grup dersleri var. Zeynep Hoca'nın grup pilates dersini denemeyenler gerçek bir pilates dersi nasıl olmalıdır bilmiyorlardır bile diye düşünüyorum. Power Plate ile hem kilo verip hem de çok daha sıkılaşabilirsiniz. Giden selülitler de bonusu! Ayrı kişisel ders de alıp yine pilates ya da aletli pilates yapabilirsiniz. Üzerine de inanılmaz rahatlatıcı bir masajla finali yapabilirsiniz.

Çok sıcak bir ortamda, deneyimli ve ne yaptığını bilen eğitmenlerle spor yapmak bir keyfe dönüşüyor. Üzerine de size özel hazırlanan bitki çayınızı yudumlayıp rahatlamak kalıyor. Herkese şiddetle tavsiye ediyorum.


Adres: Hilal Mah.Cezayir Cad.12-B Yıldız/ANKARA
Telefon: 
0 (312) 442 34 64 - 442 34 50


Cuma, Mayıs 24

Dersler bitti! Yaşasın tatil...

Yani aslında öyle yazdım ama daha tatil başlamadı. Sadece her hafta ders hazırlamak, ders anlatmak, öğrencilerden ödevlerini toplamak, ödev okumak ve not vermek - sürekli açıklamalar yapmak şimdilik durdu. E tabi bu da insanı rahatlatan bir şey.. Gerçi dün gece acayip bir rüya gördüm - derste öğrencileri sınav yapacağım ama öğrenci sayısını iyi hesaplamamışım ve 8 kişiye falan sınav kağıdı yetmiyor.. O sırda bazı öğrenciler ayağa kalkıyor - sınıftan çıkıp fotokopiye gidemiyorum.. Öğrencileri yerlerine oturtamıyorum. Herke konuşuyor.. Ter içinde uyandım! O nedenle sanırım tatil tam da zamanında geldi. Şu ana kadar başıma hiç böyle bir şey gelmedi ama yorulmuşum demek ki...



Öğrencilerimden bu dönem çok memnun kaldım. Çok harika projeler hazırladılar, çok güzel sunumlar yaptılar.. hatta bu resimde de Erkunt Traktör Fabrikası gezimizi görüyorsunuz. Hayatımda ilk defa traktör kullandım. Ehliyet sınavından beri ilk defa debriyaj kullanmam gerekti. ama herhalde 50 metre falan gittim, 2. vitese bile geçtim! Güzel bir dönem oldu vesselam :) Gerisi gelecek dönemlerin ve öğrencilerin başına!

Gerçi tatil daha başlamadı. Yaz için de güzel ve verimli planlarımız var. TUBITAK projesi taslağımızı neredeyse hazırlamış durumdayız. Hatta şu anda bunu yazmayıp onu okumam gerekir - ama kısacık bir aradan bir şey çıkmaz canım... Yazın araştırma yapıp inşallah o araştırmadan da bir kaç makale çıkarmayı umuyoruz!

Tatil değiliz ancak saatlerimiz biraz daha rahatlamış durumda.. Spora hızla devam ediyorum. Bir de orta okuldan beri ilk defa tenis dersi alıyorum - ne çok şeyi yanlış yapıyormuşum - ona şaşıyorum... Tüm bu efor Meteciğimi yenmek için tabi :p




















Reformer'a başladım. Reformer çok enteresan bir spor aleti - hatta insan ilk gördüğünde ürküyor çünkü işkence aletlerini andırıyor biraz.. İlk yaptığınızda hiçbir şey anlamıyorsunuz bile - ancak birkaç seferden sonra iyice alışıyorsunuz ve vücudunuzu nasıl size hiç çaktırmadan çalıştırdığını anlıyorsunuz.. Ben Zeynep Hoca ile yapıyorum reformer training'i, sanırım hoca olmadan yapılan bir şey değil. Bazı hareketlerde onun desteği gerekiyor zaten. Vaktiniz ve fırsatınız olursa mutlaka denemenizi öneririm!


Sağlıklı yaşamaya özen gösteriyoruz. Sağlıklı olmak, güçlenmek insanı çok iyi hissediyor, direncini artırıyor. Sadece spor değil tabi yediklerimiz de önemli. Bu aralar kuşkonmaza takmış durumdayım. Salata yanında böyle şeyler yiyoruz bazı akşamlar. Böyle tabaklar komik oluyor!

Herkese iyi bir haftasonu şimdiden. Haftaya haftasonu Bodrum'dan bildiriyor olacağım. ah gelecek hafta, çabuk geç çabuk...

Pazartesi, Mayıs 13

Anneler gününün ardından..

Annemler dün burada olmadıkları için biz anneler gününü cuma gününden kutladık. Ben bu aralar sürekli üzerimde dry-fit kıyafetlerle gezdiğim için annemi de kendime benzetmek için ona denemelik bir dry-fit bluz aldım. Hastası olacağını ve başka bişeyle spor yapamayacağını düşünüyorum. Her zaman kızlar annelere değil, bazen de anneler kızlarına benziyor: 2-way symmetry oluyor.

Anneler gününü kutladığım herkes inşallah biz de seneye senin anneler gününü kutlarız tarzında şeyler dediler. Kısmet diyoruz.. bakalım.

Gerçi ben zaten anneyim.. Bıyıklı, bol tüylü, sürekli mızmızlanıp bişeyler isteyen, onla ilgilenmezsem dürterek zorla kendiyle ilgilendiren nazlı ve asık suratlı bir kızım var benim. Adı Melosh. Onun yeri bambaşka, apayrı. Annelik duygusunun doğurmakla alakası olduğuna inanmayanlardanım - annelik duygusu çok farklı şekillerde de ortaya çıkabilir. Duygulara değer vermek, küçümsememek yeter..

.

Çarşamba, Nisan 24

Bodrum haftasonu

3 gece 3 gun kaldık Bodrum'da. Aslında pazartesi de kalacaktık ancak olmadı - Mete'nin işleri çıkınca geri dönmemiz gerekti. Nisan ortası Bodrum için çok doğru bir tarih değilmiş - onu anladık. Hava epey serindi. Bir tek pazar günü günesli ve dışarda t-shirt ile oturulacak bir hava vardı.



Gümüşlük sezonu açılmış - hatta epey de yemeğe gelen vardı. Biz öğle yemeğimizi Akvaryumda yedik. Daha sezon açılmamış olmasına rağmen her şey gayet iyiydi.. Mimoza daha açılmamıştı - belki haftaya açarlar...


Evin bahçesi ile ilgilendik bol bol. Tüm yabani otları yolduk. Yeni bitkiler aldık, onları diktik, salyangozları ayıkladık falan derken iyi spor oldu bize...


Spor demişken, her gün 15.000 adımdan fazla adım attık. Adımsayarım ile takip ettim. Hatta öyle tepelere çıktık ki yükseklik korkum yüzünden aşağı inmek beni epey zorladı. Bir yerde gözümü kapadım Mete'nin kolunda kendimi aşağı bıraktım resmen...

Burası Gündoğan'ın tepeleri. Yalıkavak gözüküyor. Yalıkavak manzarası hele de yukarılardan çok hoşuma gidiyor. 


Tam dönmeden önceki halimiz: Torba Ali Gonca'da balık yemek için durduk. Balık yiyemedik ama her şey harikaydı. Gümüşlükteki Mimoza ve Ali Gonca dışında Bodrum'da kumlar üzerinde oturup balık yenilebilecek çok az yer kalması beni çok üzüyor.. Çeşme de böyle maalesef.. Ayaklarıma dalgalar vururken balık yeme zevkini unutmamız gerekecek korkarım sonunda.. 

Neyse.. Bir sonraki bodrum seyahati Mayıs sonunda. O sefer denizden çıkmam artık!

Bu arada Çarşamba oldu ve nerdeyse hafta bitiverdi.. Okulun son 3 haftası. Mezun olacak çok öğrencim var.. Hepsi çok heyecanlı, ne yapacağı belli olayan bir çok öğrencim var.. O hallerini görmek, streslerini yaşamak beni de etkiliyor.. Bir sürü referans mektubu yazdım, öğrencileri övdüm durdum.. Yolları açık olur inşallah :)))


Çarşamba, Nisan 17

Pilates ve Power Plate

için nereye gittiğimi buraya yazmamışım. Ama aslında birçok insanın ilgisini çekecek bir şey. Before After diye inanılmaz güzel bir stüdyo. acayip tatlı ve bilgili hocalar, keyifli bir ortam, süper bitkisel çaylar..

Tavsiye ediyorum!

Pazartesi, Nisan 15

Spor

Power plate derslerim devam ediyor. Haftada 3 gün gidiyorum ve üzerine de 2 gün pilates yapıyorum. Pazar günleri sabah erkenden Eymir Gölü etrafı tempolu yürüme/koşma. Hafta içi de ara sıra akşamları spor salonu. İnsan sanki hiçbir şeye zaman kalmayacakmış gibi düşünebilir - ama ancak böyle düzenli olunca insan her şeye zaman buluyor ve huzurlu oluyor.. Power Plate'e ilk başladığımda almıştım ve kas oranımın artması olarak kabul ediyorduk bunu - ama şimdi yine eski kilomdayım. Kas oranını artırmak ve vücudunu şekillendirmek isteyen herkese tavsiye ediyorum Power plate'i!

Bu arada, nerdeyse haftanın her günü spora gidince şu eski püskü t-shirtlerle ve eskimiş taytlarla spor yapmayayım artık diye düşündüm.. İnsanın aynada kendine bakıp da aman ne biçim giyinmişim yahu demesi uyuz bir his.. Sadece sporda değil her zaman  :)) Bakalım yeni kıyafetlerle iyice motiveyim. Bugün 16:30'da gideceğim derse...

Bu haftasonu Bodrum'a uçuyoruz. 23 Nisan tatili vesilesiyle.. Bol bol yürüyüş yapma planımız var. Yüzmeyi de planlıyoruz - havalar yeterince ısınmıştır gibi geliyor.. Gerçi bugün Ankaramız 8 derece, gıpgri ve yağmurlu maalesef.. ama geçicidir diye düşünüyorum.. Artık bahar geldi Ankara - ne yaparsan yap moralimizi bozamazsın!

Haftaya da Adana'da olacağız bir aksilik çıkmazsa.. Sevgili Adanalı arkadaşlarımla Adana'da görüşeceğiz.. Kebaba doyacağız.. Birbirimizle hasret gidereceğiz. Sonraki hafta da annem ve babam dönecek - eğer bizi kandırmıyolarsa tabi ki.. Ha ama tabi döner dönmez yine gidecekler - şüpheniz olmasın.. Geçen yıl sadece 92 gün Ankara'da kalan annemler bu yıl kendi rekorlarını kırma peşindeler sanıyorum, bol şans diliyorum :)

Herkese iyi haftalar... Haftasonunu düşünüp motive olun!

Çarşamba, Nisan 10

Erzurum güncesi

Geçen hafta sevgilimle 1 günlük gittik Erzurum'a. Ben daha önce de gittiğim için sevgilime eşlik etmek istedim. Çok da iyi etmişim - uzun zamandır tüm günü birlikte geçirememiştik - çok iyi oldu. Erzurum güzel bir şehir. Tarih dolu bir şehir. Gidince görülecek çok yer var.

Erzurum'da şehir merkezindeki herhangi bir sokağın görüntüsü böyle.. Yılacak çok iş var - insan ülkenin farklı yerlerini gezdikçe bunu iyice anlıyor. 

Bu sefer görüleckleri değil de yenilecekleri yazayım istedim. Erzurum'un iki şeyi çok ünlü: çağ kebabı ve kadayıf dolması. Tatlı ile aram olmadığından ve yiyeceklerde maalesef yumurta kokusunu heen aldığımdan kadayıf dolması pek bana göre deil. Ancak çağ kebabına asla hayır diyemem.. Ankara'da Kale'nin orda yiyoruz biz- güzel oluyor. Hatta sanki Erzurumdakinden bile daha güzel oluyor diyebilirim..

Neyse.. konu dağıldı. Erzurum'a gidip cağ kebabı uemeden dönmek olmaz. Birkaç bilindik yer var. Biri Hocanın yeri, biri Gel Gör, biri de Koç. Bu sefer gidip Koç'ta yedik. Tavsiye ederim, güzeldi..

Ancak cağ kebabının da dışında Erzurum'da bir Güzelyurt lokantası var ki - Ankara'nın eski Gar lokantası havasında Hem şık bir yer, he de gastronomik olarak bir şölen. Yolu ordan geçenlere mutlaka tavsiye ederim.

Sağdaki erzurum mezesi - içinde yarma ve tarhun otu var sanırım. Çok lezzetliydi. 

Bu da Frenk kebabı. Turşu ile yapılıyor. Sanırım hayatımın yemeğini bulmuş olabilirim: et ve turşu. 

Erzurumun ünlü takıcılar çarşısı. Üzülerek yazıyorum ki insan orayı gezerken hiçbir şey onu çarpmıyor. Her şey sanki Çin'de fason üretlmiş hissi yaratıyor. Oysa ki o yöreye özgü bir şekilde işleseler taşları, şu 'modern' görünme derdinden kurtulabilseler alacak bir çok şey olabilir orda. Maaalesef. Geen gidişimde bir takı almıştım, ama bu sefer öylesine bile olsa bir şey almak gelmedi içimden..

İşte böyle.. Bu aralar deli gibi bir spor temposundayım. Spor yaptıkça klo alıyorum işin komik yanı. Vücudumda kasa dönme hayalleri kuran amma da çok yağ varmış - inanamıyorum.. Sporun etkileri fark edilmeye başladı. Keyfim yerinde.. 

Okulun 10. haftası bitti. Donem 14 hafta zaten nerdeyse. O yüzden 3 hafta kalmış gibi.. E bir hafta da tatil - 22 23 nisandan dolay. Yani nerdeyse 2 hafta kalmış.. Bodrum'a gitmemize 2 hafta kalmış.. Yaz geliyor.. İçimde mutluluk kuşları uçuyor...

Pazartesi, Nisan 1

1 Nisan..

Şaka falan görmedim ben bugün, hatta öğrencilere sordum - hocam çekindik dediler.. Ama derste bir öğrenci başka bir öğrencinin sorduğu soruyu doğru bildi ve şu Kızılay'da satılan Gangnam bebeği (Psy) kazandı. Bu şaka değil.

Bu aralar bir sağlıklı yaşam ve spor hevesi geldi bana.. Yogunluktan nerdeyse butun kıs spor yapamayıp yag oranımı %20lerin üzerine çıkardım.. Zaten spor salonuna da gidince görüyorum, herkes kendini atmış bir şeklde oraya, herkesin göbekleri kocaman, kısın ye iç yat aktivitesinin hakı verilmiş.. Gecen hafta 4 gün gittim spora. Bu hafta da niyetim öyle.

Bugün PowerPlate'e de başladım Before After'da. Ankara'da yaşayanlar için çok güzel bir pilates stüdyosu, öneririm. Bakalım ne menem bir şeymiş şu Powerplate göreceğiz..  İlk ders bir hareket dışında çok zorlamadı diye sevinirken öğrendim ki ilk ders fasulyedenmiş :)) Oh yooo :))

Alışveriş yapmama istikrarım devam ediyor.. Aralıktan beri toplasan 5ten fazla şey almamısımdır, onların çoğu da sevgilimden hediye.. Bakalım bu yazı da böyle hafif hafif geçirmeyi umuyorum:
dolaplar hafif, kart ekstreleri hafif :))

herkese hareketli sağlıklı bir hafta diliyorum!

Cumartesi, Mart 16

ordan burdan şurdan..

Yine toplama bir yazı olacak.. Aslında burada paylaşmak istediğim konular var ancak bir türlü o konsantrasyonu yakalayamıyorum. O nedenle de oluyor bir ordan burdan surdan yazısı daha.. Neyse, idare edeceğiz artık, yapacak bir sey yok.

BilCat - Okulda kedilere bakan bir grup var.. ODTU kadar olmasa da bizim de kedilerimiz var. İnsanın günü güzel gidiyor bir kedi ile muhabbet ettikten sonra :)

Akademik kariyere giderek daha çok alışıyorum. Okulda vakit geçirmek, öğrencilere destek olmak, fikir alışverişinde bulunmak giderek daha mutlu ediyor beni.. Bu aralar referans mektubu zamanı - referans mektupları yazıyorum.. Ögrencilerle birlikte bir havuza dilek atmak gibi bir şey - heyecanla sonuçları bekliyoruz..

Bir workshop düzenliyoruz - ordaki sunumlarıma hazırlanıyorum.. Sevgili Şirrocuğumun pazarlama dersine gidip pazarlamada reklamın rölü üzerine bir konuşma yapacağım.. Ona hazırlanıyorum. Bir yandan 2 ders - her hafta hazırlık.. Bir makale yolladım, o da aynı dilek kutusu misali.. heyecanla bekliyorum.. Başka bir proje üzerine çalışıyoruz.. Önümde listeler, kağıtlar, makaleler.. Akademik hayata alışmak böyle bir şey işte.

Bir de unutmadan, artık bir asistanım var :) İnsanın asistanı olması çok güzelmiş - bana destek oluyor, hoşuma gidiyor..

Nil'in konseri.. O kadar enerjik bir insan ki - bakıp şaşıyorsun.. Biraz önce oturup zencefil çayı içen biri 2 dakika sonra sahnede nasıl böyle coşuyor.. Pozitif ve yüksek enerjisi olan insanlara hayran olmamak elde değil..

 Amasra by day & Amasra by night.. Çok güzel bir haftasonu kaçamağı Amasra.. Fırsat yaratın ve gidin. Salatası, balığı harika.. Doğası da öyle..

Amasra'nın takma adı Çeşm -i Cihan - yani dünyanın gözü. 2 koy sırt sırta durduğu için Amasra, özellikle de tepeden bakında bir kurukafa gibi gözüküyor. Fatih Sultan Mehmet Amasra'yı almak için geldiğinde Lala'sına söylemiş bu benzetmesini - ordan sonra da adı Çeşm-i Cihan olarak kalmış.. En güzel balık yenecek yer ise Mustafa Amca'nın yeri. Küçük koyda. Rezervasyon gerekebilir - hele bahar ve yaz mevsiminde mutlaka gerekir!


Bu Brüksel'de görüp hayran kaldığım bir olaydı. Mete ile akşam yürüyüşü yaparken Park Oran'da karşımıza çıktı. Kullanmadığımız eşyaları bazen sırf kime vericem ki diye tuttuğumuz oluyor hepimizin; ancak bu kutuya atınca ihtiyacı olanlara ulaştırılıyor. Kıyafet, oyuncak, nevresim, battaniye.. Bayıldım - artık bizde de bu kutulardan olmasına çok çok sevindim.. Umarım bilinçsiz insanların çöp kutusuna dönüşmezler!!

Ve, last but not the least - yani son ancak kesinlikle önemsiz olmayarak - iğrenç bir çevirme denemesi oldu ama neyse.. Orkideler! Evimiz bayram yerine döndü.. Renk renk güzelliklerimiz var. Bakmaya doyamadığımız için mutfak masasında başrölü onara verdik. Her an göz gözeyiz.. Hatta gözlerinin içine bakıyorum aman çiçekleri gitmesin diye.  Açmayanlara da burdan sesleniyorum, açın sizin resminizi de blogumda yayınlayayım.. Kıskanmayın, siz de yapın.. Hodri meydan :))

Herkese güzel bir haftasonu diliyorum.. Pazar günü kar gelecek diyorlar. Ancak bizim pazar günü için çok güzel programlarımız var..  Geleceği varsa göreceği de var diyorum.. 


Salı, Şubat 26

şimdi herkesin ağzının suları akacak ama..

haftasonu izmirdeydik.. Hava cok güzeldi, bir gün çeşme, ılıca ve alaçatı yaptık. sonraki gün de izmirde gezdik bol bol.. Haftasonu kaçamakları süper geliyor insana.. bir de pazartesi işe dönüş olmasa :)


muhteşem çeşme kalesi - ben daha ortaokuldayken kız arkadaşlarımla gidip çok etkilenmiştim.  Çeşmeye yolunuz, hele de bu mevsimde düşerse mutlaka uğrayın...


Bizim çeşmedeki minik yazlıktan manzara - bilmeyenler için boyalık tatil sitesi

İzmir'de Kordon'da pazar günü keyfi...

Ohh midye ve kumru - bir de süt darı olsaydı.. Yazı beklemek lazım artık napalım :))


Boyalık'taki ev ağır bir tadilatta.. Babanemlerin retro evini 70lerden bugüne getirmek epey bir yıkım gerektirdi - ama yazın harika olacak! Eve baktıkça üzülmemek elde değil ama..


Boyalık plajı. Hava kapalıydı bu resmi çekerken.. Normalde Türkiye'deki en turkuaz deniz burasıdır!

Herkese iyi haftalar diliyorum..