Pazartesi, Eylül 30

İşler güçler..

Herhalde bu blogda bu başlıkla yazılmış birçok yazı bulunuyordur. Önümde chenclistler, lşsteler yapıkça üzerini çiziyorum, ben üzerini çizdikçe yenileri geliyor. Yine bir deadline'a yetişme halindeyim - hadi hayırlısı..

Bu aralar Mete ile hayvanlara yardım konusunu birazcık abarttık. Nerdeyse her gece ODTU rmanına gidip köpekleri besliyoruz. Artık bizi saat 10 gibi hazır bekliyorlar, ve direk yemeklerin üzerine saldırıyorlar. sonra biraz oynayıp ayrılıyoruz yanlarından. İçim öyle rahatlamış ve öyle huzurlu dönüyorum ki eve - bazen düşünüyorum acaba kendinden güçsüz ve ihtiyacı olan canlılara yardım etmekten daha değerli ne olabilir diye. Bulamıyorum!

Dün de sabah kahvaltısınıa Ankara Kalesine gittik ve tabi ki orda da kediler peşimizi bırakmadı. Eh ben de halimden hiç şikayetçi değildim açıkçası. İçinde hayvan sevgisi olmayan, hayvanlara eziyet edebilen insanlar hiç çıkmasın karşımıza. Sevdiklerimiz de böyle ruhu kötü insanlarla karşılaşmasın. Kendi kendilerini ihma ederek yokolsunlar ve soyları tükensin. Onlar için bu iyi dileklerden başkasını dilemiyorum...

Cumartesi, Eylül 28

Size en yakın arkadaşlarımdan birini takdim edeyim: Dedem

Bu aralar bu konu kafama takılmakta ve epeydir de bloguma anlamlı bir şey yazmadığımı düşündüğüm için hadi bari kafama takılıyor ama en azından buraya da yazayım diye yazmaya karar verdim..

Ben insanların istedikleri gibi, istedikleri kadar hayat yaşaması taraftarıyım. Yani çok sağlıksız olup da 117 yaşına kadar yaşamayı bir zulüm olarak kabul ediyorum. Ancak tabi birazcık da bunu deme lüksüm var çünkü şanslı bir çocuğum - anneanne, dede, babaanne, dede dolu bir çocukluğum oldu. O nedenle de çok büyük laflar edemem çünkü anneannem, babaannem ve babamın babası Yekta dedem hala hayattalar ve kaç 30 yaşındaki insan haftada 2-3 gün onlarla vakit geçirebilir.. Eski canlılıklarını kaybetmiş olsalar da yine de yaşıyorlar, yaşamaktan dolayı da mutlulular ve ben de onlarla bu kadar dolu dolu 30 yıl geçirmiş olmaktan dolayı çok mutluyum!

Geçen gün evde akşam otururken, sanırım sonbaharın da gelmesinin verdiği depresiflikle, dedemi kaybetmenin benim için çok zor olacağı dank etti bana! Bir anda. Boğazım düğümlendi, gözlerim doldu.. Anneannem ve babanem de benim için çok değerliler ancak dedemle farklı bir arkadaşlık ilişkim de var ve onu kaybettikten sonra beni her gün arayan ve her gün dertleştiğim insanların sayısının bir kişi azalacak olması bana çok ağır geldi bir anda. Yazarken bile ağır geliyor..

İnsanın hayatına yüzlerce insan giriyor.. Bazılarını seçiyoruz, bazılarını da tesadüfler karşımıza çıkarıyor, ve bir grubu da mecburi kabul ediveriyoruz. Ben dedemi tanıyarak, bilerek ve isteyerek seçmemiş olabilirim. Ancak hayata bir kere daha gelme şansım olsa, Yekta Bey'in bir şekilde yine hayatımın bir parçası olmasını isterim.

Düşünüyorum da, onun yokluğu hayatımı derinden etkileyecek. Çok yakın olduğum bir arkadaşım olmayacak.. O nedenle de yaşanacak her gün, birlikte gülünecek her fıkra, anlatılan tüm hikayeler, edilen tüm telefonlar ve yapılan tüm ziyaretler - bunların hepsi çok önemli - hepsi çok değerli ve belki de bir daha olmayacaklar... Değerini bilmek ve tadını çıkarmak lazım.

İşte böyle bir cumartesi akşamı. Hayatımızdaki değerli kişilerin değerini zamanında
bilmemiz dileğiyle..


Pazartesi, Eylül 16

Yeni dönem

Son yazımdan bu yana 2 ay geçmiş. Yaz bitmiş Eylül gelmiş..


Bu 2 ayda 1 makalem bir akademik dergiden kabul aldı.
2. makaleyi yolladım
3. makale üzerine çalışıyoruz :)
TUBITAK 1001 projesi hazırlayıp teslim ettik. Şu anda umutla iyi sonuçlar bekliyoruz.

Ankara Reklamcılar Derneği'nin düzenleyeceği bir reklamcılık yarışması için kurulan akademik kuruldayım
Kalkınma Atölyesi adlı bir STK'ya destek verdim bütün yaz.. Dün haberlerdeydi bizim Mevsimlik gezici tarım işçisi çocuklar ve yaşadıkları zorluklar.
Yeni derslerin ders programlarını hazırladım.
E tabi bir de bu işin tatil yanı var. O tarihten bu yana 3 kere Bodruma, 2 kere Çeşme'ya, 1 kere Kapadokyaya, 1 kere de Güney Fransa'ya gidip geldim. Ve daha tatil sezonunu kapatmadım ;)



E tabi ki de buraya yazamadım. Bu sabah saat 8:30da ilk dersime girdim. Meğer bu sabah Modern sabahların da ilk sabahıymış - o nedenle derse 2 dakika falan geç kaldım arabanın içinde oturup dinlemek ve inememekten dolayı. Hmm bir de bu sabah İncek yolundaki trafik tarif edilemezdi. Çocuğum olursa TED'e yollamamak için 1 neden daha!

Bir de derse girdim, güzel güzel öğrencilere kendilerini tanıttırdım, yaz tatillerini stajlarını anlattırdım, dersi tanıttım ve kendim hakkında bir kelime bile etmeden çıktım. 2. derste kendimi tanıtacağım..Biraz geç bir tanıtma olacak ama neyse :)

İşte böyle. Yeni dönem herkes için iyi olsun, başarılı geçsin - çabuk geçsin...